~14

15.4K 1K 266
                                        

Elimdeki çantayı gerginlikle köşedeki komodine bırakmıştım. Açmak istemiyordum. Tekrardan hapishaneme dönmek istemiyordum. Ancak alacaklı gibi çalınmaya devam eden kapıyla açmama düşüncem suya düşmüştü. Çünkü böyle giderse tüm kasaba başımıza toplanacaktı. Ellerim titreyerek kapıya doğru ilerlemeye başlamıştım. Korkuyordum. Ondan, bana yaşatacaklarından çok korkuyordum.
Kapıyı derin bir nefes alarak yavaşça araladığımda daha da şaşırmıştım.

Karşımdaki kişi yan komşumuz olan Hea Woo teyzeydi. Yüzümdeki rahatlamış gülümsemeyle yüzüne bakıyordum. Şans ilk kez benden yanaydı.
" Ah sen miydin oğlum? Camları açık görünce korktum, hırsız girdi sandım. Ne yapsam ne etsem derken, panikleyip kaçar diye kapıyı çaldım. Kusura bakma geleceğinden haberim yoktu."
Bahçeyi ve evi emanet ettiğimiz teyze Hea Woo teyzeydi. Anneannemin çok yakın dostuydu. Aynı zamanda çocukluğum da onunla birlikte geçmişti. Neredeyse onu ikinci anneannem olarak görürdüm.
" Benim için de sürpriz oldu. Bir anda gelmeye karar verdim de." Utangaçça konuşmaya başlamıştım. Onu korkuttuğum için kendimi içten içe suçlu hissediyordum.
" Söyle bakalım, ne bozdu yine keyfini. Sen durduk yere gelmezsin buralara." Hea Woo teyzenin gülerek konuşmasıyla ben de gülümsemiş, ardından da onu içeriye almadığımı farkederek kapıda yana çekilmiştim.
" İçeri girsene Hea teyze."
" Yok oğlum bahçeyle ilgilenmeye geldim ardından da yemek yapacağım. Akşam yemeğine gel mutlaka tamam mı?"
Yine gülümseyerek konuşmaya başlamıştım.
" Yok Hea teyze. Biraz yorgunum. Çıkmak istemiyorum. Teklifin için teşekkür ederim."
Kapıda ettiğimiz sohbetin sonuna gelerek vedalaşmıştık. Kapıyı kapattığım an yaslanarak derin bir nefes almıştım.
Taehyung değildi.
Hala dışarıdaydım, özgürdüm.
Mutlulukla topallayarak merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Aç değildim. Daha doğrusu midem tek bir lokma kabul etmiyordu. Tek hedefim hızlıca duş alıp, uykuya dalmaktı.

Üst kata çıkıp hızlıca duşa girmiştim. Uykusuzdum ve az kalsın sıcacık suyun altında uyuya kalıyordum. Yalnızca uçakta uyuduğum yarım yamalak uykuylaydım. Duşu kısa tutup üzerime bebek mavisi bir pijama takımı giyip, temiz çarşaflara yayılmıştım.
Artık özgürdüm. Ve bu aklıma geldikçe içimden zafer çığlıkları atmak geliyordu. Gelecekte ne yapacaktım bilmiyordum. Ailemle iletişime geçmem ve de eğitimime devam etmem gerekiyordu.
Belki de artık yorulup pes ederdi?
Busanda da bir üniversiteye giriş yapabilirdim. Tek gayem özgür olmaktı. Bir süre sonra her şeyi düzene sokacaktım. Artık mutlu olmayı hakediyordum. Kısa bir süre sonra da ailemle iletişime geçip ondan ayrıldığımı söylemem gerekiyordu.
Ya sırf ben kaçtım diye aileme zarar verirse?
Aklımı kurcalayan yüzlerce düşünceyi bir kenara atıp gözlerimi kapatmıştım.
Kaoslu günlerin beni beklediğini bilmeden...

Çalan zil sesiyle yatakta adeta hoplamıştım. Yüksek ihtimalle bir süre böyle korkarak uyanacaktım. Hızlıca yataktan doğrulup, terliklerimi ayağıma geçirmiştim. Korkarak camdan gelen kişiye baktığımda, Hea teyze olduğunu görmüştüm. Hızlıca merdivenlerden inerek kapıyı açmıştım.
" Günaydın oğlum. Hadi gel kahvaltı hazırladım. Bahçeye de kurdum. Hep beraber güzelce kahvaltı edelim."
Hea teyzenin gülümseyerek konuşmasıyla onu başımla onaylamıştım. Kısa bir konuşmanın ardından kapıyı kapatarak üst kata, odama çıkmaya başlamıştım.

Hea teyze fazlasıyla enerjik biriydi. Yaşına rağmen ruhu benden bile gençti. Eğlenceli, pozitif ve neşeli biriydi. Moralimin çok bozulduğu zamanda bile bir şekilde beni güldürmeyi başarırdı. Benim için çok değerliydi. Normalde hafta sonlarında buraya kaçtığım zamanlar olurdu. Ancak gelmeden önce haber verip, evin temizlikte olup olmadığını öğrenirdim. Bu yüzden de gelişim onu şaşırtmıştı.

Üzerime gök mavisi bir sweat, altıma da mavi ufak yırtıklara sahip kot pantolonumu giymiştim.
Yırtık pantolon giymeyi özlemiştim. Çünkü Taehyung beni kaçırdığından beri sweatimi bile pantolonuma sokmama, kemer kullanmama izin vermiyordu. Yırtık bir pantolonun mevzusu dahi geçmemişti. Bu yüzden de istemsizce garipsiyordum.

Ayağıma da koyu mavi konverslerimi geçirip koşarak bahçeye inmeye başlamıştım. Anahtarı arka cebime atarak yan bahçeye doğru ilerlemeye başlamıştım.
Hea teyzenin bahçesinde geniş bir çardak, çeşitli bitkiler, ufak tefek tarım alanları ve birbirinden güzel çiçekler yer alıyordu. Çardaktaki piknik alalında Hea teyzenin yanında birini daha görmüştüm. Yanlarına ilerlediğimde bu kişinin Hea teyzenin torunu Min Jun olduğunu görmüştüm. Ayağa kalkıp o da bana doğru yaklaşmaya başlamıştı. Bana sımsıkı sarılmış, ardından da ayrılıp gözlerime bakmaya başlamıştı. Min Junla birlikte büyümüştük. Çocukluğumuz birlikte geçmişti. O benden dört yaş kadar büyüktü ve mimardı. O da arada benim gibi buraya kaçardı. Genelde pek konuşamazdık. Onun da benim de hayatlarımız yoğundu. Bu yüzden arada burada karşılaşırdık ancak birkaç aydır hiç karşılaşmamıştık. Dolayısıyla da birbirimizi özlemiştik.
" Jungkook, çok uzun zaman oldu. Nasılsın?"
Min Junun sakin çıkan sesiyle gülümsemiştim.
Min Jun gerçekten yakışıklı ve başarılı bir adamdı. Ergenlik döneminde resmen beden değiştirmişti. Lise çağında yaptığı sporla da bu değişimini tetiklemişti. Kahve saçları, kahve gözleri ve dikkat çeken yapılı vücuduyla gerçekten hoş bir görüntüye sahipti.
" İyiyim Hyung, sen?"
Ettiğimiz muhabbet eşliğinde kahvaltı masasına oturmuştuk. Ben ve Min Jun yan yana otururken Hea teyze tam karşımızda yerini almıştı. Sofra taşacak kadar doluydu. Çoğu da bahçeye ait sebzelerdi. Hea teyzenin eli çok lezzetliydi. Öyle ki sınav haftamda stresten canım çektiği için sırf yemek için uçağa atlayıp gelmiş olduğum zamanları bilirdim.
Biz Min Junla sohbet ederken, Hea teyze tabağımı ağzına kadar doldurmaya başlamıştı bile. Hayatım düzelmiş gibi hissediyordum. Dolayısıyla da iştahım açılmıştı. Öyle ki tıka basa yemek yemiş ve aylardır yemek girmeyen mideme resmen ödül vermiştim.
" Oğlum, sen neden geldin peki? Geldiğinde de farketmedim sanma, üstün başın dağınıktı. Bir sorun mu var?"
Sorusuyla, ve doğruyu söyleyemeyeceğimin verdiği bilinçle, ufakça donmuş, ardından da onu cevaplamıştım.
" Yok bir sorum Hea teyze. Gelirken de patika yolda dengemi kaybedip düştüm. Ondan üstüm dağınıktı. Kafam atıyor geliyorum biliyorsun. Yine öyle geldim işte."
Gülümseyerek konuşmuştum. Daha fazla yalan söylemek istemiyordum ama onları tehlikeye atamazdım, atmazdım. Böyle bir kötülüğü onlara yapamazdım.
Sorgulamaya devam etse de az da olsa onu tatmin etmiş gibiydim. Öğlene kadar sohbet etmiştik. Ve ben bunu çok özlemiştim. Burası bana iyi gelen nadir şeylerden, yerlerden biriydi. Ve burada yaşama fikri kafama daha da yatmaya başlamıştı.
Kahvaltı sonrasında eve tekrardan giriş yapmıştım. Kendimi hala tam olarak dinlenmiş hissetmiyordum. Kitaplıktan bir kitap seçip yukarı çıkmaya başlamıştım. Telefonum olmadığından vakit geçirebileceğim pek bir şey yoktu. Ancak yarın ilk işim Hea teyzenin telefonundan ailemle iletişime geçmek olacaktı. Eğer Taehyung onlarla benim adıma konuşmuyorsa, beni merak etmiş olmalıydılar. Onları da daha fazla üzmek istemiyordum.

Saatlerce kitabı okuyup dört yüz otuz beş sayfalık astroloji kitabının iki yüz yirmi üçüncü sayfasına gelmiştim. Saatimi kontrol ettiğimde akşam dokuz olmuştu. Kahvaltıyı geç ettiğimden açlık hissetmemiştim, ancak yemek yemeliydim. Ayağı kalkıp kitabı komodine bıraktığımda birkaç takırtı sesi kulağıma ulaşmaya başlamıştı. Açıkçası başta korksam da Hea teyzenin bahçeyle ilgilendiğini düşünerek umursamamıştım. Hea teyze bahçeye gece de, sabahın köründe de girerdi çünkü.

Merdivenlerden inerken de duyduğum tıkırtılar artmıştı. Mutfağın lambasını yaktığımdaysa belimden kavranıp duvara yapıştırılmam bir olmuştu.
İşte şimdi gerçekten bitmiştim.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Sizce gelen kişi kim?
Gidişat hakkında yorum yaparsanız çok mutlu olurum çiçeklerim🌸
Kurguya eklememi istediğiniz olaylar varsa yazın lütfen.

Bölümleri periyoda sokmak amacıyla çalışacağım ancak yine de arada bazı aksaklıklar oluşabilir.

Sizleri seviyorum💕

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyiniiizz...


~Kelebek 🦋

Mafia e il suo bambino.(TAEKOOK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin