TANITIM

27.8K 828 46
                                    

Kaybolmuş cennetin tam ortasında,
Düşüncelerim karışıyor kana.
Hey, sen! Bir kadının çığlığını bastıran adam,
Avuçlarındaki ışığı görüyor musun?
İşte onlar benim...
Evet, evet onlar benim sana armağanım.
Kapat avuçlarını geleceğe,
Toprağın kızı olduğum zaman, ışığımı senden alacağım.
Soluğumdaki yakarışları duyuyor musun?
Onlar benim sana olan sözcüklerim.
Kulak ver o sözcüklere,
Mahşer gününde seni benim kızıllığımla boyayacak harfler var orada.
Gözlerindeki şey ne biliyor musun?
Onlar benim gözyaşlarım.
Haykırışlarımı hisset diye ektim onları oraya.
Ama kan sudan yoğundur.
Akmadılar...
Şimdi bir kadavra gibiyim,
Soluğum kesik,  gözlerim boşlukta.
Seni hissetmiyorum, beni hissetmiyorsun.
Cehenneme gidiyorum,  günahlarımın bedelini ödemek için.
Ve "Sen" o cehennemin ta kendisisin.
***
Elindeki bitmek üzere olan sigarasından bir nefes daha çekti ve masasının üzerinde ki kültablasında söndürdü.
İçinde ki sıkıntıyı gidermesine sigarası bile yardımcı olmuyordu. Yıllardır anlamlandırmadığı sıkıntı içinde ilmek ilmek büyümüş, onu karanlık bir adama dönüştürmüştü. İçi kor gibi yanarken dışı buzullar kadar soğuktu.

İnsanlara güvenmiyor, onlara hiçbir şekilde inanmıyordu. Katıydı, sertti. Gözlerinde ki karanlık koca bir devi bile dizlerinin üzerine çöktürebilirdi.
İşi gereği de böyle olmak zorundaydı. O karanlık işlerin karanlık adamıydı.
İçindeki yangınlara tezat dışında ki soğukluğu, onu insanların ürktüğü birine dönüştürüyordu.

Kahverengi ahşap kapı iki kez tıklandı. Kömür karası gözleri, perçinlediği kapıyı dikkatle süzerken kaşları çatılı, gür sesiyle kapının ardindakine seslendi.

"Gel."

Kapı tok bir ses çıkartarak açıldı ve içeriye takım elbiseli irice bir adam girdi.

Adam saygıyla ceketinin önünü ilikledi ve gözlerini karşısındaki patronunun demir gözleri hariç her tarafta gezdirdi.

"Efendim, mal bir saat sonra Cihangir'deki otelinize teslim edilecek."
Soğuk gözleri adamın üzerindeyken karşısındaki adamın tüyleri diken dikendi.
Masasında doğruldu ve bıçak kadar keskin sesini tüm odaya yaydı.

"Kurye hazır mı?"

Odanın loşlugu güneş yanığı tenine derin bir gizem katıyordu. Sert yüzü kusursuzluğu simgelerden güçlü bedeni yenilmezliğin halkalarını çiziyordu.

"Evet efendim."

Genç adam memnuniyetle elerini masanın üzerinde birleştirdi. Bu sefer ki işin ciddiyeti ve öneminden midir bilinmez yapılan her hareketi daha bir incelikle soguluyordu.
Deri kaplamalı siyah koltuğundan aniden kalktı ve odanın kapısına doğru sert adımlarla yürüdü.

"Arabayı hazırlayın otele gidiyoruz."

***
Istagram hesabım; ttubatrhn

SADECE BİR OYUNDU: NİMBUS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin