10

1.4K 144 46
                                    

Uçaktan inmiştim. Yol boyunca sadece düşünmüştüm bundan sonra neler olacağını.

Valizimi almış taksi durağına doğru yürüyordum. Yaya geçidinden geçip kaldırıma çıkacaktım.

Yola çıkmış karşıya geçeceken,
telefonuma gelen aramayla dikkatimi oraya verdim. Taehyung arıyordu. En kısa sürede hattımı değiştirsem iyi ederdim. Ani bir korna sesiyle irkilip başımı çevirdim sesin geldiği yere.

Camdan başını hafif çıkarmış bana gülümseyerek bakan genç çocuğu görmemle artık önünden çıkmam gerektiğini anladım. Adım atacakken genç çocuğun sesiyle durdum.

-Bu kadar dalgın olmanın sebebini öğrenebilir miyim güzellik?

Yüzünden ve konuştuğu dilden anladığım kadarıyla Koreliydi.

Cümlesinin sonunda kullandığı kelimeyle içim titrerken konuştum.

-Özür dilerim. Dikkatli olmalıydım.
Deyip yürümeye devam ettim valizimle.

Durağa gelmiştim. Taksi rica ettim ve bagaja valizimi koyup bindim.

Taksiciyle nasıl konuşacağımı düşünürken camıma tıklayan ellere döndüm. Bu, az önce ki gençti. Kaşlarım çatılırken pencereyi açtım.

-Sanırım sana tercüme gerekiyor ha?

Cevap vermemi beklemeden arabanın etrafında dolanıp bindi yanıma.

Ne yapmaya çalışıyordu?

-Nereye gideceksin?

-Yakınlarda otel varmı.

-Var tabi.
Deyip bizi bekleyen taksiciye döndü

-Possiamo andare in un hotel qui vicino?
(Buraya yakın bir otele gidebilir miyiz?)

Bu kadar akıcı şekilde İtalyanca konuşmasına hayran kalırken tekrar bana döndü.

-Ne o şaşırmış gibisin?

-Yok, yani bilmem. Hem İtalyanca hem Korece konuşman güzel.

Bana gülümseyip arkasına yaslandı.

-Turistmisin?

-Hayır. Temelli geldim.

-Anlıyorum.

-Neden bana yardım ediyorsun?

-Bilmem, içimden geldi.
Deyip göz kırpınca garip hissettim. Rahatsız olmuştum bu tavrından.

-Peki sen niye bu kadar mutsuz görünüyorsun?

-Bu seni ne ilgilendirir?

-Pardon beyefendi, bu kadar özele girmemem gerekirdi.

-İşin yok mu senin?

-Niye?

-Hiç tanımadığın biriyle aynı taksiye binip onunla sohpet edip gittiği yere gitmek sencede tuhaf değilmi?

-Pekala tanışalım o zaman...
Ben Mark. Mimarlık yapıyorum, ailem Kore'de yani yanlız yaşıyorum. 27 yaşındayım ve açıkçası dikkatimi çektiğin için sana yardımcı olmak istedim.

-Anladım.

-Eee ben seni tanımadım daha.

-Adım Jungkook.

-Bu kadarmı?

-Evet.

-Tamam, seni darlamak istemiyorum.

-Teşekkürler

-Rica ederim efendim, ne demek.

Garip birisiydi gerçekten.

Otele varmıştık. Çantamdan bir miktar para çıkarırken Mark bana dönüp gülümsedi.

-Hey! Elindeki Won. Euro vermen gerekli.

-Ama bende yok. Karttan çeksek?

-Tamam o zaman şöyle yapalım. Şimdilik ben ödeyeyim, sende bana kahve ısmarla.

Başımla onaylayıp ofladım. Nasıl düşünemezdim ki?

Arabadan inip Otele doğru yürüdük.

-Burası kalitelidir merak etme. Temizliğine falan dikkat ederler.

-Tamam teşekkürler.

Bana gülümseyip cebinden bir Kart çıkardı.

-Al bunu, numaram yazıyor üstünde. İhtiyacın olduğu zaman aramaktan çekinme.

-Peki. Tekrardan teşekkürler.
Deyip gülümsemeye çalıştım. Gerçekten yorgundum ve uyumaya ihtiyacım vardı.

Resepsiyona gidip tek kişilik bir oda rezervasyonu yaptım. Kredi kartımla ödemeyi yaptıktan sonra oda kartımı almış ve asansöre binmiştim.

14. Kat 845 numaralı odama girip ceketimi çıkarttıktan sonra yatağa bıraktım kendimi. Kapattım gözlerimi sıkıca.

I'm not like you leftWhere stories live. Discover now