Sanırım yokuşun başında elimdeki beş kilo edecek poşetler, yokuşu çıktıkça üçe, hatta belki beşe katlanmıştı. Poşetin elime bıraktığı kırmızı çizgilere bakarken yüzümü buruşturdum.
"İşten çıkan insana acımanız kalmamış ki sizin," dedim ellerimi anneme doğru gösterip. "Işık koş gel deyince bir şey oldu sandım. Hem bu saatte neyin pazarı anne, akşamın altısı olmuş?"
Kendi kolunda sadece çantası vardı, bir de arkasından pazar arabası sürüklüyordu. Hem o arabayı doldurup hem de koluna bir sürü poşet takacak kadar aç olmadığımızı düşünüyordum. Ayrıca bizim bu kadar paramız bile yoktu.
"Kalabalık dağılıyor, daha da ucuza veriyorlar," dedi annem gözlerini devirip. "Şu kadarcık şeye ne kadar ödedim, biliyor musun? Sabah erkenden gitsem iki katını da öderdim."
Dudağımı bükerken pazardan dönen insanlara baktım. "Borcun son taksidini bu ay vereceğim, bitiyor sonra," dedim yüzüne dönerek. Kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı ama hemen ardından hüzünlü bir ifadeyle yüzüme bakmaya başladı. "Sen de artık istediğin zaman pazara gelirsin anne, bu saati beklemene gerek kalmaz."
Gözleri dolmuştu ama istediğim bu değildi. İstediğim sadece sevinmesi, mutlu olmasıydı. "Sen de okula başlarsın artık."
"Yok," dedim omuz silkerken. Sağ elimdeki poşetlerle, sol elimdeki poşetlerin yerlerini değiştirdim. "Bitti okul."
"Nasıl bitti?" dedi kaşlarını çatarak. "Kızım sen ikinci senesinde dondurmadın mı okulu, iki senen daha var."
Halime acıyordum ama yine de güldüm. Başka bir hayat yaşasaydım nasıl birisi olurdum merak ediyordum. Parayı bu kadar düşünmesem, çalışıp kendimi bitirmesem.
"Psikoloji okuduktan sonra işsiz kalıp psikolojimi bozacağıma, garsonluk yapıp akıl sağlığımı korurum anne, emin ol daha mantıklı."
Yoldaki taşlara bakarken derin bir nefes verdim. Bu konular, düşünmekten kaçındığım konulardı ama her şey bir yerde buraya bağlanıyordu. Belki de hayatımı tamamen değiştiren zamanlardı ve o anlarda kötüden başka hiçbir şey yoktu.
Babam, iki sene önce pek de yakın arkadaşı olmayan bir adamın, yeni açacağı bir iş için aldığı krediye kefil olmuştu. Ben bunu, adam krediyi ödemeyip ortadan kaybolduğu zamanlar öğrenmiştim. Bir dönem babam tek başına çalışarak ödemeye çalışmıştı ama durum artık yetişemeyeceği bir boyuta ulaşınca, ikinci senesinde olduğum okulu dondurup ona yardım için çalışmaya başlamıştım.
Bu ay borcu tamamlayabiliyordum ama okula başlayıp başlamak benim için kesinliği olan bir olay değildi. Neredeyse iki senedir aynı yerde çalıştığım için maaşım oldukça yüksekti, çoğu borca gittiği için bundan hiç faydalanamamıştım fakat bu aydan sonra istediğimi yapabilir ya da okula başlardım.
Haftalarca düşünmüştüm. Okuyan işsiz olacağıma, okumamış ama çalışan birisi olmak daha iç açıcı gözüküyordu.
"Işık beni sinir etme," diyen anneme yeniden omuz silktim. "Baban ne kadar üzülür biliyorsun değil mi? Zaten yıllardır, benim yüzümden kız kendini mahvediyor diye dövünüp duruyor. Senin okuyup kendi ayakların üzerinde durman gerekiyor. Ne yapacaksın, ömrünün sonuna kadar garson olacağını mı sanıyorsun?" Başını iki yana salladı. "Evlendikten sonra neyse deyip bir kenara bırakacaksın. Kocanın parasıyla mı geçinmek istiyorsun kızım?"
"Anne saçmalama, öyle değil..."
"Tam olarak öyle." Bana öfkeyle bakıyordu ama oturup iki dakika düşünse haklı olduğumu kabul edecekti. "Okula başlayacaksın, ne kadar itiraz edersen et. Borç bitince neden çalışasın Işık? Baban zaten kazanıyor yeterince, olmadı ben de çalışırım. Senin tek düşünmen gereken okulun."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tazminat Ortağı | texting
Teen FictionIşık; Sen osun, değil mi? Işık; O dizinin başrolü sensin ve haftalardır beni kandırıyorsun görüldü.