Çantayı toparlayan Asaf'ı izlerken tamamen anın tadını çıkarmaya çalışıyordum. Bugün İstanbul'a dönüyorlardı ve muhtemelen bir daha ne zaman görüşecek olduğumuz, cevabı belli olmayan bir soruydu.
Kenara fırlatmış olduğu tişörtü alıp çantanın içine attıktan sonra fermuarı çekiştirdi. "Ne kadar da düzenli," diye ona takıldığımda hali hazırda asık olan yüzünü bana çevirdi.
"Gitmek istemiyorum," diye söylense de gitmek zorunda olduğunun ikimiz de farkındaydık. Aslında dün gece gideceklerdi ama ertelemiş ve bu sabaha bırakmışlardı. Bugün dizilerinin sezon finaline gireceği gündü, aslında onların tatili bundan sonra başlayacaktı.
Yerden kalktığında çantayı ayağıyla ileri doğru itip kendini yatağa attı. Ben de yatağın köşesinden ayağımı uzatmış onu izlemeye devam ettim. Dirseklerini yatağa bastırıp biraz doğruldu. "Tatil falan yapmayacağım," dedi. "Yarın tekrardan buraya gelirim. Mis gibi tatil işte, zaten ağustosun sonunda başka bir çekim başlıyor." Hala dirseklerinin üzerinde dururken başını geriye yatırdı ve böylece boynu açığa çıktı. "Bitmiyor, gerçekten bitmiyor."
Yutkunurken yatağın üzerindeki desenlere odaklandım. "Ne çekimi?"
"Film."
Şaşkınlıkla ona döndüm, daha önce böyle bir şey hakkında konuşmamıştık. "Cidden mi?" Başını bana çevirdiğinde gözlerini kapatıp açtı. "Ne kadar sürecek ki? Zaten eylülde dizinin çekimleri başlamıyor muydu?"
Derin bir nefes aldıktan sonra, "Film bir buçuk iki ay sürer, tarihleri diziyle çakışırsa da hallederim bir şekilde."
Dudağımı bükerken, hayran olmamak elde değil diye düşündüm. "Nasıl ezberliyorsun o kadar şeyi?" dedim merakla. "Yani bir düşününce... Asla yapamam sanırım o kadar ezberi. İllaki unuturum."
Söylediklerimi duymamış gibi gözlerimin içini uzunca baktı, elini bana doğru uzattı. "Versene elini," dedi. Ne olduğunu anlamasam da parmaklarımı avucunun içine bıraktım, tuttuktan sonra beklemediğim bir şey yaparak beni yatağa çekti. Afallayarak kaşlarımı kaldırdığımda sırtım ve kafam yastığa değmiş, ona alttan bakmaya başlamıştım. Bu sefer bir dirseğini yatağa yaslamış, yüzüme üstten sırıtan bir ifadeyle bakmıştı.
"Dizi de film de ezber de umurumda değil. Seninle son bir saatimi bunları konuşarak geçirmeyeceğim." Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "İki gündür arkadaşınla Onur peşimizden ayrılmadı, yalnız bile kalamadık. Yalnız kaldığımız tek an ne zamandı?"
Düşünmedim. "Geldiğiniz gün, bizim evde."
"Hmm," diye mırıldandı. "Ne olmuştu o gün?"
"Hiçbir şey," dedim imalı çıkarmaya zorladığım sesimle.
Dudağının kenarı kıvrıldı. Biraz daha eğilip dudaklarını saçlarıma bastırdı, derin bir nefes almış mıydı yoksa o nefese ihtiyacım olduğu için kafamda mı kuruyordum bilmiyordum. Saçlarımdan alnıma, alnımdan yanağıma doğru indi dudakları. Kalbimin sesini duyması mümkün müydü emin olamıyordum ama sanırım kalp çarpıntısı yaşıyordum.
Yanağımı öptü, gözlerim kapanırken burnunu boynuma bastırdı. "Işık," dediğinde heyecandan kısık çıkan sesimle onayladım. "O gün seni neden öpmedim?"
"Neden öpmedin?" derken bastıramadığım bir istekle elimi ensesine çıkardım. Parmaklarım saçlarının arasında kayarken düşününce bile yüzümün kızardığı her şey, o an fazlasıyla oluru varmış gibi geldi.
Boynumda dolanan dudaklarının bıraktığı sıcak his, hem çok yabancı hem de çok tanıdıktı. Her zaman olması gereken. Hep isteyeceğim.
"İstediğine emin olmak için..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tazminat Ortağı | texting
Teen FictionIşık; Sen osun, değil mi? Işık; O dizinin başrolü sensin ve haftalardır beni kandırıyorsun görüldü.