Bölüm 10 | "Zayıflığın Bedeli"

1.8K 83 55
                                        

Selam canlarım, başlamadan önce bölümü oylar mısınız? Oyunuzun benim emeğimin karşılığı olduğunu unutmayın. Keyifli okumalar!

Okuduğunuz tarıh?

***

"ZAYIFLIĞIN BEDELİ"

"Bil ki yaşadıklarınla değil, yaşattıklarınla anılırsın. Ve unutma; ne yaşattıysan, elbet bir gün onu yaşarsın."

Lev Nikolayeviç Tolstoy



Fransa'ya ilk gittiğim zamanı anımsıyordum. O zaman on sekiz yaşında genç bir kadındım. Yeni bir hayata yelken açmaya çalışan, kanadı kırık bir kuş yavrusuydum belki de. İyileşmeyi arzulayan bir yavru, iyileşmeye çalıştıkça hastalanan bir çocuk...

Kendime verdiğim birçok söz vardı. Artık her şey daha güzel olacaktı. Umutlarım solmayacaktı. İnsana en çok acı veren şeylerden biriyse tutunacak dalının olmamasıymış. O zaman bunu fark etmiştim.

Koray'la bir ilişkiye başladıktan yaklaşık dört ay sonra bir otel zincirinin açılış kutlaması için Paris'e dönmüştük. Evet, dönmüştük. Gitmemiştik. Çünkü orası artık benim yuvam olmuştu. Aslında kendimi bulduğum ve kalbimi yeniden hissettiğim yer olduğu için Paris'e bu kadar bağlanmıştım sanırım.

Bu yoğun hislerimin sebebi çabam olabilirdi. Bir yandan üniversite sınavına çalışıp bir yandan da hiç anlamadığım bir dil öğrenmek çok zor olmuştu. Şimdiyse Fransızca benim ikinci ana dilim gibiydi.

Koray'la birlikte el ele tutuşup gazetecilerin fotoğraflarımızı çekmesine izin vermiştik. Ne de mutluydum o an, asla unutamazdım. Magazinin o ve bana olan bu şahane ilgisi gözümü çok boyamıştı. Tabii ki magazin aşığı değildim, hiçbir zaman popülerliğin kölesi olmamıştım. Sadece birkaç dakikalık bu ün gözümü kör etmişti. Eve geri geldiğimizde neler hissettiğimi sorgulamam bana çok ağır bir yük olarak dönmüştü.

Kutlama günü genç bir adam vardı. Benim yaşlarımdaydı. O ve ben burada bulunan insanların en gençleriydik. Koray bizi tanıştırdığında isminin Eric olduğunu öğrendiğim bu adamla ortak noktalarımızı bulmamız pek de uzun sürmedi. Eşim ve onun ailesinin bu projede işbirliği yaptığını öğrenmiştim. Gecenin sonunda bu sarışın, mavi gözlü adam bir model edasıyla ayrılmıştı yanımızdan.

Bir kutlama hayatınızı etkileyebilir mi sanıyorsunuz? Ben de tam olarak böyle düşünüyordum ta ki Eric'in bana olan güveni ve görünmez bağının, benim için onu Türkiye'ye sürüklediğini görene kadar. Böylece aramızda sözsüz, sessiz ve kopmaz bir bağ oluştuğunu anlamıştım. O kutlamadan sonra da hayatımdan kolay kolay çıkmayacağına da böylelikle emin olmuştum.

Zamanla kardeşim, dert ortaklarımdan biri olmuştu. Ona o kadar çok güveniyordum ki bana yanlış yaptığımı söylese kendimi sorgulardım ama onun sözlerine kuşkusuz güvenirdim.

"Eric!" ona sımsıkı sarıldım. Çok özlemiştim. Onu görmek eskiye dair şeyler hatırlatmıştı. Omzunda ağlamadığım günler ve daha nice farklı günleri... "Odadaki sen miydin? Neden dönmedin sırtını?"

"Sakin ol Lavinya, cevaplayacağım sorularını ama beni boğuyorsun şu an."

"Bana ne, boğul," diyerek omuz silktim ona sarılırken. Odadan Berk ve Melis de çıktığında Melis'in üzerime atıldığını fark ettim. Geri çekilmeye fırsatım olmadan beni ittirip Eric'in üzerine çıkmış ve onun boğazına yapışmıştı.

KRİZANTEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin