13

7.5K 419 115
                                    

Keyifli okumalar diliyorum 🦋

..

"Ben ne yapıyorum allahım"

Ağlarcasına yakındım. Ne diye ayşemin aklına uydum. Ne diyecektim ki şimdi.

Elimdeki tepsiyle titreyerek kıvranıyordum. Boylu poslu, dünya yakışıklısı, izbandut kılıklı herifin karşısına geçip ne diyeyim ben yaaa

Bir insanın hiç mi doğru bir hareketi olmazdı ya. Anlaması iyi mi olurdu kötü mü kestiremiyordum.

Ona olan hislerim öyle ciddi bir boyuttaydı ki ilk fark ettiğimde perişan olmuştum. Bir insanın sadece sesini duyarak gözlerine kitlenerek onu görerek hiçbir huyunu husunu bilmeden sevmek çok ayrı bir şeydi.

Demiri ilk gördüğümde daireye taşınıyordum. Beni garipser gibi ilk süzmüş sonrasında eşyalarımı taşıyan taşımacılarla ayak üzeri ufak bir muhabbet edip bana baş selamı vererek gitmişti.

Erimiştim resmen mimiklerine, iri vücuduna, hele o güzel gözlerine. İlk kez biri için bu duruma düşmüştüm. O kadar çok istiyordum ki sevgisini bunun tarifi yoktu.

O severse kimseye gerek kalmazdı sanki, o severse bütün kötü şeyler geçer gibi geliyordu. Onu görmek istiyorum, onu yaşamak, onunla olmak.

Her mutluluğum, her hüznüm onunla olsun. Ona tutunayım, sırtımı güvenerek yaslayayım.

Demir benim için güvenli yerdi.

Titremeye devam ederken dairenin kapısına yaklaşmıştım. Bayılmasam iyiydi.

Stresten terleyen ellerimi kaldırıp zile bastım. Bir süre bekleyişin ardından evde olmadığını düşünerek tam arkamı dönecekken kapı sertçe açılmıştı. Olduğum yerde nefesim tekledi yutkunamadım.

Karşımda gri eşofman takımıyla, dağınık saçları ve kısık gözleri ile beni izleyen bir demir vardı. Nefesim kesilmeyecektide ne olacaktı.

Anlamsızca bakan gözleri ne olduğunu çözmeye çalışıyordu.

Heyecandan konuşmayı unuttuğumu fark edip zorda olsa sesimi çıkartabilmiştim.

"Kusura bakmayın rahatsız ediyorum" Diyerek giriş yaptıktan sonra elimdeki tepsiyi hafif havaya kaldırıp "sütlaç yapmıştım sizede getirmek istedim. Çalıştığınız için fırsatınız olmuyordur böyle şeylere" dedim ve tepsiyi uzattım.

Al işte al hiç zorlanmayacak hemen anlayacak.

Bu adam aptal değil, bir asker ve bu sefer kendimi tertemiz belli etmiştim.

Bir anda yüz ifadesi değişti ve mahçup bir tebessüm ederek kalın sesiyle konuştu. "Ne rahatsızlığı Teşekkür ederim. Zahmet olmuş." diyerek uzattığım tepsiyi almıştı.

Sonra eliyle içeriyi göstererek "Gelmek ister misin bir çay içeriz?" Dedi.

sakinim, sakinim, sakinim

HAYIR değilim. Git gide hızlanan nefesim beni öldürüyordu. Çok belli oluyor muyum acaba. Yapacak bir şey yok bu fırsatı kaçıramazdım.

Utanarak "rahatsızlık vermeseydim" dedim.

"Olur mu öyle şey gel hadi"

Arkasını dönüp içeriye doğru adımladı. Ayağımdaki terlikleri çıkararak içeriye girdim. Yüzüme çarpan kokuyla kalbim sıkıştı. Öyle güzel kokuyordu ki. Evin her yerine sinmişti kokusu.

Dönen başımla kapıyı kapatıp arkasından ilerledim. Koridorun bitiminde Ferah bir salonla karşılaşmıştım. Amerikan mutfak, köşeye atılmış bir L koltuk ferah bir alan sağlamış güzelce dizayn edilmişti. Zevkliydi.

Etrafı incelemeyi duyduğum kalın sesle kesmiştim. "Sütlaç sevdiğim bir tatlı, güzel bir tesadüf" dedi garip bakışlarıyla.

Gözlerimin içine öyle bakıyordu ki kontağı asla kesmiyordu. Tedirgin olup gözlerimi kaçırdım. Ve hemen cevabı yapıştırdım.

"Bende çok severim." diyerek ortamın gergin havasını dağıtmak için gülümsedim. Bakışları değişerek kafasını yaptığı işe çevirmişti.

" Ee nasılsın bakalım neler yapıyorsun."

Tezgaha doğru yaklaştım arkası dönük iş yapıyordu. Kollarımı oraya yaslayıp sorularını yanıtladım.

"İyiyimm,  Klasik rutin şeyler  üniversiteye gidip geliyorum evdeyim genellikle"

"Peki sen nasılsın?" diyerek soru yönelttim. Hareketleri kesildi ve öylece durdu.

Yavaşça bana doğru döndü ve sırtını tezgaha yasladı. Yüzümü turladı gözleri ardından gözlerimde durdu.

"İyiyim, uzun zaman sonra iyiyim."

Bakışları tuhaftı. "Buna sevindim." dedim ve kocaman gülümsedim.

Tebessüm ederek "hadi geç otur çayları getireyim." Yönlendirdi beni.

Bir tepsiye çayları ve tatlıları koyarak getirdi. Çaprazıma oturarak birbirimizi görebileceğimiz alan sağladı.

Muhabbet ilerlesin istiyerek konuşmaya başladım. "Askerlik zor bir meslek, memnun musun yaptığın işten?"

Hep ciddi gördüğüm adam geldiğimden beri tebessüm ediyordu. Çok garipti. Tekrar tebessüm ederek çayına uzandı ve elinde tuttuğu çayla cevapladı beni.

"Zor tabiki ama mesleğimi seviyorum. Ne zorluk getirirse getirsin vatanımı korumak büyük bir şeref."

Sözleriyle bende gülümsedim ve anladığımı belirtircesine başımla onayladım.

" Sen ne okuyorsun" dedi

" Psikoloji son sınıf öğrencisiyim."

Çayından bir yudum aldı. Neşeli bir şekilde konuştu " ee bi görüneyim ben sana"

Dediğiyle bi kahkaha patlattım. Ulan keşke bi görünsen ölürüm senin yoluna.

"Olur tabi kapım açık her zaman konuşmak istedikçe çık gel"

Çapkın bir hal aldı bakışları, çayını sehpaya koyup kafasını kaldırdı ve "diyosun" dedi

"Diyorum tabi neden bu meslek için okuyorum, ciddiyim kendini kötü hissettiğinde ya da konuşmak istediğinde hangi durumda olursan ol kapı mı çalabilirsin. Dinleyeceğimden emin ol"

Ananı sabah kahvaltıda ciğer mi yedim ben amk ne diyorum allahım

Nefesimi kesen bakışları her saniye değişiyordu. " Bunu duymam iyi oldu"

Öldürde rahatla be adam. Heyecanla yerimde kıpırdandım.

Kısa bir sohbetin ardından  daha fazla bayılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmamak için müsade isteyerek kalkmış ve daireme geçmiştim.

Öyle çok seviyordum ki onu eve geçer geçmez yere çöküp ağlamaya başlamıştım. Kalbim çok hızlı atıyordu. O kadar üst üste gelmişti ki dayanamamıştım.

Yaşadağım duygu karmaşasının yorgunluğuyla uzandığım yatakta derin bir uykunun kollarına bırakmıştım kendimi.

..

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Aşkın olayım? (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin