Bir leştir, iki leştir lo üç leştir
Dört leştir, on dördü de leştir
Bana bir leş daha vurdur
Bu ne güzel görevdir ha ninnah
Ha ninnah, ha ninnah
"Lan oğlum yeter lan..." Diye bağıran Hamza'nın tekrar sesini duyunca nefes aldım. "Sabahtan beri siktin kulağımızı."
"Valla ha ya. Hayır şarkıya uydurmaya çalıştığı sözleri yine neyse. Ama kardeşim sesin karga gibi."
"Karga gibi mi?Karga duysa bunun sesini harakiri yapar kendine." Diye söylendi Murat,Okan'ın sözlerine.
"Yav dağ başında bir keyfimiz var. Ona da izin vermiyorsunuz. Tamam sustum!" Diye konuştu Yekta. Sesi çok alınmış gibi geliyordu. Ama bütün tim biliyorduk ki asla alınmamıştı hatta çok zaman geçmeden yine türkü söylemeye çalışacaktı.
Evet yani Yekta'nın türküyle fazla bağlantısı yoktu. Onun yaptığı ancak türkü söylemeye çalışmaktı. Zaten normalde de tüm şarkı- türkü sözlerini şaşırır düzgün söyleyemezdi.
"Çok şükür!" Diye sevindi Hamza.
Onların bu haline karışmazken doğmak üzere olan güneşe baktım. Doğan Güneş ile birlikte burdaki 10.günümüze girmiş bulunuyorduk.
10 gündür timimle birlikte Suriye'deydim. DNA testi için kan verdiğimiz gün sınırdaki bir köye saldırı düzenlemişti teröristler.
Sınıra en yakın karakolda görevli olduğumuz için benim timimi tuğaya çağırmışlardı o gün. Haberi aldıktan sonra Atilla Beyle birlikte gitmiştik tuğaya.
"Bu son köy komutanım." Diye mırıldandı yanı başımda olan Kerem. Dalgın halimi fark etmiş olmalıydı.
"Evet." Diyerek kafa salladım."Burdalar yüksek ihtimalle."
"Ya burda da yoksalar?" Dedi gergin bir ses tonuyla. Birkaç gündür onda da bir değişiklik vardı ya anlamamıştım.
"Hayırdır? Sen hemen dönmek istiyorsun herhalde?" Dedim kinayeli bir tonda. Normalde görev sürelerinden asla şikayet etmezdi. Bu yüzden bir tık şaşırmıştım.
"Yaa komutanım tam öyle değilde." Diye mırın kırın etmeye başlayınca "Kerem!" Diye uyardım konuşması için.
"Komutanım aşık oldum da ben."
Kaşlarım şaşkınla havaya kalkarken "Sen?" Diye sordum.
"Evet komutanım. Onunla konuşmak için yanına gidiyordum göreve çağırdılar." Durdu mahçupça bana baktı. "Ben görevden kaçmıyorum komutanım şehit olacaksam da ona onu sevdiğimi söyleyeyim öyle olayım."
Hala inanamıyormuş gibi baktığımın farkındaydım. Aslında bu çok normal birşeydi. Ama Kerem'in kalbinin aşka kapalı olduğunu geçmişte sorunlar yaşadığını biliyordum. Bizzat kendisi anlatmıştı. O yüzden şaşırmıştım.
"Sanki her taraf siyah- beyazdı komutanım. Tüm dünyam kapkaranlıktı. Sonra onunla göz göze geldim onun o yeşil gözlerini görünce her yer renkli oldu."
Güldüm onun bu haline. Dostça omzuna dokundum." Tamam da oğlum sen hangi ara bu kadar sevdalandın?"
"Valla bende anlamadım." Diye güldü. Sanırım şuan kendi duygularına gülüyordu.
"Komutanım köyde hareketlilik var." Diyen Yekta'nın sesini duydum. Hemen ciddi pozisyonumu alırken "Detay ver Kuyu." Dedim.
"Komutanım köyün girişinde olan evlerden birinde aynı anda 10 kişi çıktı. Hepsinin yüzü kapalı ellerinde silah var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİCRAN (Aile+ Askeri Hikaye)
Teen FictionHicran, ayrılık demekti. Mehir yıllarca ayrı kaldığı ailesini bulduktan sonra mutlu olabilecek mi? Bu hikaye bir aile kurgusudur. Ama klasik aile kurgularından değildir. Karıştırılan bebek yoktur. Kardeşlerine kötü davranan abiler yoktur. Sadece se...