yirmi birinci bölüm

53.3K 3K 222
                                    

Hayatımdan bir kişi daha eksilmişti ve bunun üzerinden bir hafta geçmişti.

Asaf'a bir anda bu kadar alışmam asla doğru değildi. Onun yokluğunu hissetmemem gerekirdi, elimin her saniye telefona gitmemesi gerekirdi ama olmuyordu. Ona gülmeyi bile özlemiştim fakat dönüp bakınca benimle konuşmayı kesmek isteyen o değil, bendim.

Doğrusu da buydu. Yolun sonu belliydi, kendimi delicesine kaptırmam nereden bakılırsa bakılsın dünya saçması gözüküyordu.

Telefondan izlediğim videoyu durdurup derin bir nefes aldım. Sıkıcı bir sahneydi ve yine düşüncelerim beni şaşırtmayarak son zamanlarda çok sık uğradığı kişiyi bulmuştu.

Asaf'la konuşmadığımız bu bir haftada oynadığı diziyi izlemeye başlamak gibi bir şey yapmıştım ve neredeyse üç saat buna dayanmak zor oluyordu. Genelde Asaf'ın göründüğü sahneleri izleyip gerisini ilerletiyordum. Neden yaptığımı bilmiyordum, kendimi anlamak imkansız bir hale gelmişti.

Yatağın üstünden indikten sonra beklemeden odadan çıktım. Yarım saatliğine oturmak istemiştim, şimdi gitmem gerekiyordu. Salonun önünden geçerken kapıda duraksayıp anneme döndüm. "Çıkıyorum ben," dediğimde kırdığı fasulyedeki bakışları bana döndü.

"Kolay gelsin." Başımı salladığımda elini kaldırıp durdurdu beni. "Kız Işık, sana bir şey soracağım ben... O gün Müge'ye kıyafet götüreceğim diye koşa koşa çıktın gittin ya evden?" Gözlerimi kısarken başımı salladım. Asaf'ın geldiği günden bahsediyordu. "O akşam bizim Rüveyda seni parkta bir çocukla otururken görmüş. Gülüşüyorlardı falan demiş annesine, var mı gerçekten öyle bir şey?"

Şaşkınlıkla anneme bakmaya başladığımda, "Ayşe ablanın kızı olan Rüveyda mı?" dedim.

"Evet, başka Rüveyda mı var kızım?"

Asaf'ın peşinde dolaşan tüm magazincilerden beterdi Rüveyda. Dışarıya adım attığım an bana dönen bir kameraydı resmen, ne yapsam annesine yetiştiriyordu, annesi de anneme anlatıyordu. Ve Rüveyda benden üç yaş büyük, ablam yaşında bir insandı.

"Yok anne ya, ne parkı?" dedim ciddi bir tavırla. "Sallamış yine. Müge'deydim ben, karıştırmıştır Rüveyda."

Annem omuz silkti. "Öyledir. Hadi sen çık, yetiş işine."

Evden çıktığımda sinirle atıyordum adımlarımı. Biriyle görüşsem de bunu annemden saklasam diye zaman kolluyordu. Kız ya gerçekten manyaktı ya da bana kafayı takmıştı.

Ama neyse ki, Asaf'ı tanımıyordu.

***

Asaf'tan.

"Ciğerlerini hayal bile etmek istemiyorum."

Onur'a bezgin bir bakış attıktan sonra elimdeki sigara izmaritini söndürüp çöp kutusuna attım. Onur sırıttı. "En azından çevreci."

"Onur," dedim tekrar sandalyeye otururken. "Yakamı ne zaman bırakırsın kardeşim? Gerçekten soruyorum, işin falan yok mu senin?"

Karşımdaki sandalyeye rahat bir tavırla oturdu. "Sen şu ekşimiş surat ifadene ne zaman çeki düzen verirsen o zaman gideceğim," diye konuştu çatık kaşlarıyla bana bakarken. "Ne kızmış amına koyayım, piç etti seni."

Eğilip dirseklerimi dizlerime yaslarken elimle yüzümü kapattım. Yanımda Onur olduğu müddetçe ne Işık'ı, ne de yazdıklarını unutamazdım. Beni anlattığıma pişman edecek şekilde, her saniye konusunu açıyordu.

"Aşık mı oldun lan yoksa?"

Sessiz kaldım ama aşık olmadığımı biliyordum. Aşkın varlığına da inanmıyordum; birini çok sevebilir, değer verebilirdim fakat aşk çok uçuk bir terimdi.

"Oğlum baksana lan sen bana," derken eliyle alnımdan kaldırmaya çalıştı Onur. "Bir buçuk, iki aydır konuştuğun bir kız için bu kadar dağılmış olamazsın, başka bir şey mi var? Dizi sezon finali yapacak, gezeceğiz tozacağız diye planlar yaptık, ekersen yemin ederim affetmem seni."

Sinirli sinirli konuşmasına dudağımın kenarını hafifçe kıvırarak karşılık verdim. "Nereye gideceğiz, rotamız belli mi bari?"

Onur yüzünü buruşturdu. "Çok uzak ve mümkünse çok gizli bir yere. Seninkilerin bizi bulamayacağı kadar uzak..."

Elimle saçlarımı karıştırırken hazırlık ekibinden bir kızın bize doğru yaklaştığını fark ettim. "Onur Bey," dedi, muhtemelen işe yeni girmiş olan kız. Benim hazırlandığım karavanda bu kız yoktu. "Sizi hazırlığa almamız gerekiyor."

Onur sandalyeden kalkarken kızı onayladı. "Bu gece bir şeyler yapıyoruz," dedi itiraz istemediğini belli eder bir tonda. "İkimiz tek. Hem sen bana her şeyi ayrıntılı anlatacaksın hem de kafa dağıtacağız." Dudaklarımı aralanmışken, "Oraya kamera girmez, iyi bir mekan. Sen bunları takma ve geceye hazırla kendini," diye susturdu beni ve kızla beraber uzaklaşmaya başladı.

Onun arkasından yarım bir gülüşle bakarken daha arkada kalan ve net bir şekilde bana bakan kişiyle gülüşüm yüzümde kaldı. Esra, ne olduğunu anlayamadığım bir ifadeyle bana bakıyordu ama göz göze geldiğimizde hızla geriye döndü ve yürümeye başladı.

Bir süredir düşünüyordum ama artık emindim. Esra'da kesinlikle bir şeyler vardı; hoşuma gitmeyecek şeyler.

🪁

Bugün bir bölüm daha gelebilir.

ve
şu anki gidişatı beğeniyor musunuz?

Tazminat Ortağı | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin