26. Waiting For You

3.7K 458 358
                                        

Merhabalar biz geldik 😌 güzel bir bölümle geldim size 🤍 bir önceki bölüm sinirimiz tavan yaptı, şimdi sakinleşmeye başlayalım biraz.

Güzel okumalar, başlamadan oy verseniz çok sevinirim ✨

🌕🌕🌕

Omeganın zayıf hissetmesine neden olan ılık bir esinti Jungkook'un saçlarını yaladı. Bir rüzgarın karşısında bir insan neden zayıf hissederdi ki? Havada uçuyormuş gibiydi, daha önce hiç yaşamadığı bulutların arasında süzülme hissi.

İç çekti ve arkasına döndü. Bu küçük sahil kasabasında geçirdiği beşinci aydı. Hayata gözlerini açtığı yerde, neredeyse hiç tanımadığı anne babasını sonsuza dek kaybettiği o küçük kasabadaydı.

Balıkçı kulübesinin camından seyrettiği dünya sakin, durağan ve olaysız. Jungkook gerçek dünyanın buraya kıyasla çok farklı olduğunu biliyordu.

Arkası kayalıklarla çevrili bu kulübede hiçliğin ortasındaydı. Hiçbir yerin ortasında. Sadece o ve zihnini acımasız bir canavar gibi kemiren kirli anıları.

Mutluluk, huzur, rahatlık yahut sükunet... Jungkook'un hayatında ilk defa hissettiği bu duygular onda garip hisler uyandırıyordu. Sanki bir simülasyonun içindeydi. Birisi onu bu rüyadan uyandıracak, evet başardınız, bu testi geçtiniz diyecekti.

Ama gerçekti, o kadar gerçekti ki canını yakıyor, kalbinde tarifi imkansız hisleri doğuran bu rahatlık ona verdiği şeyi misliyle geri alıyordu.

Bir bebeğin ağlama sesini duymasıyla birlikte arkasına döndü.

Bu küçük tek odalı kulübenin en korunaklı köşesine kurulmuştu beşiği. Onun içindeki bebek battaniyesi kıpırdandı. Daeyang uyanmış olmalıydı, Jungkook içine girdiği ruh halinden uzaklaşarak beşiğe doğru yürüdü.

Dudakları şimdiden güzel bir gülümsemeyle iki yana kıvrılmıştı, minik kızı şu son aylarda onu hayatta tutan şeydi.

Beşiğin yanına yaklaşmaya çalıştıkça bulunduğu konumun ondan daha da uzağa çekildiğini fark etti. Jungkook yürüyordu ama beşiğe ulaşması imkansızmış gibi her adımıyla bebeği kendisinden daha da uzağa çekiliyordu.

"Daeyang!"

Jungkook ona seslendikçe bebeğinin ağlaması daha da arttı. Omega, bebeğinin ismini çağırdı ard arda, o ise çığlık çığlığa ağladı.

Ve ılık bir rüzgar tekrar kulübenin camını yokladı, o an öncekine nazaran daha da büyümüştü kulübe. Jungkook koşuyordu bebeğine ve Daeyang sürekli ondan uzak bir köşeye çekiliyordu. Mıknatısın iki zıt kutbu gibi adeta.

Rüzgar tekrar takırdattı pencereyi, onun rahatsız sesi Jungkook'un kulaklarını tırmaladı. Sanki o pencere açılsa içeri almak istemediği o rüzgar bebeğini sesiyle birlikte yutacaktı.

"Daeyang sus bebeğim ağlama!"

Jungkook daha çok kendini telkin etmeye çalışır gibiydi. Bebek değil de kendisini susturmaya çalışıyordu adeta. Koşturmacası hala devam ederken damarlarındaki o rahatsızlık hissi gitgide artıyordu, bebeği ondan bu kadar uzağa çekilmişken nasıl öylece yerinde durabilirdi.

Daha fazla koştu, hızını artırdı. Hızı yükselip zirveye ulaştığında Jungkook'un yalvarışları da kesildi, bebeğinin ağlaması da.

Omega dizlerinin üstüne çöktü, kaçmak istediği esinti penceresini kırmış ve artık eski haline geri dönen küçük tek odalı evinin ortasında gezinmeye başlamıştı.

Sonra sürekli tekrarlanan o cümleleri işitti.

Bu piç kimden?

Kimden peydahladın onu?

Shoot Love - TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin