💚💚8. Bölüm: Dengelerin Allak Bullak Olması💚💚

Start from the beginning
                                    

Her zamanki yerine, üçlü koltuğa uzandı. Bazı geceler, odasına çıkmaya hali kalmadığında buraya geçip uzanırdı. Bu yüzden de üzerinde atmak için yanına küçük bir battaniye koymuştu. Onu üzerine çekip rahat bir pozisyona gelene kadar kıpırdandı.

Kapanan göz kapaklarına hiç karşı koymadı, o an aklında kızının ödevinden çok dinlenme ve rahatlama düşüncesi vardı. Gözlerini kapatır kapatmaz, uyuduğunu bile anlayamadan uykuya daldı.

Küçük kız, saate baktı. Annesi onu uyarmamıştı ve izleme süresi geçmişti. İçindeki şeytana uyup uymamak arasında gidip geliyor, biraz daha televizyona bakmak istiyordu. Yine de bir şekilde bu duyguya karşı gelmeyi başardı ve kumanda ile televizyonu kapattı. Siyah ekran, daha sağlıklı bir halde düşünmesine yardımcı oluyordu.

Küçük bacaklarını yede doğru savurdu ve ayağa kalktı. Annesinin yanına kadar gidip duraksadı. Bu zamana kadar annesinin hiç uyuduğunu görmemişti çünkü genç kadın, ona yorgunluğunu belli etmezdi. İlk defa bununla karşılaşan küçük kız, ne yapması gerektiğine karar veremiyordu.

"Anne," dedi en sonunda dayanamayarak. Elini onun solgun yanağına yasladı. "Benim ödevim var," dedi peşi sıra. Uyanmayan annesi, daha fazla kafasını karıştırıyordu. Genç kadının düzenli bir şekilde aldığı nefesleri fark eden kız, annesi için endişelenmedi.

Bedeninin yükünü, diğer bacağına yaslarken gözleri merdivenlere kaydı. Annesi yerine Emre ile ödevini yapmayı düşündü. Onu gördüğü andan itibaren sert ifadesi yüzünden genç adamı sevememişti. Aynı evin içinde, ara sıra denk geldiklerinde başını eğerek kendini bir nevi saklıyordu ondan.

Korkuyordu ama ürkmüyordu. Sadece küçük bedeni, onun yanında daha da küçülüyordu sanki. Bu da kendini saklama ihtiyacını içinde doğuruyordu.

Annesinin yüzüne son kez baktı. Girdiği iş, yarım kalacaktı. Annesini uyandıramamıştı ve uykusunu da bölmek istemiyordu. Yavaş hareketlerle ilerledi ve sırt çantasından ödevlerini çıkarttı. Çizgi çalışması ve kesip yapıştırma ödevi vardı. Odadan çıkıp merdivenleri aştı.

Her şey buraya gelene kadar normaldi ama önünde durduğu kapı, gerilmesine neden oluyordu. Ne yaşayacağını bilmiyordu. Genç adamın ona kızıp bağırarak kendisini odasından kovmayacağının bir garantisi yoktu.

Küçük elini, yumruk yaptı. Düşünmemeye çalışarak kapıyı tıklattı. Annesinin yaptığı gibi Emre'nin de bir komut vermesini bekledi ve içeriye girmedi.

Genç adam, duyduğu güçsüz vuruş karşısında başını işlerinden kaldırıp sese doğru çevirdi. Derin'in bu şekilde çalmayacağını düşünüyordu ama Ceylin'in gelme ihtimalini de göz önünde bulunduramamıştı. "Gel," dedi, kimin geldiğini anlayamayarak, görmeden bilemeyecekti.

Küçük kız, kapı koluma asıldı. Bir eliyle de eşyalarını tutuyordu. Zorlandı ama kapıyı açmayı başardı. Emre ile göz göze gelmekten kaçındığı için bakışlarını yere eğdi. Kapıyı kapatıp masanın önüne kadar geldi. Bir şeyler demesi gerektiğini hissederek konuştu. "Merhaba," dedi, vuruşundaki cılızlıkla birlikte.

Genç adam, onun kendisinden ürktüğünü görebiliyordu. Hemen cevap verdi. "Merhaba," sesine, merakının verdiği soru havası da bulaşmıştı. "Neden geldin?" onun konuşmaması üzerine bunları söyledi.

"Ödevlerim var da," mırıldanarak konuşuyor, bir ayağını sallıyordu. Yanlış bir şeyler söyleyerek ondan olumsuz bir tepki almayı istemiyordu küçük kız. Bir cımbızı eline alarak kelime haznesinden seçimler yapıp cümlesini kuruyordu. "Annem uyuyordu. Ben de buraya geldim."

Genç adam, başını salladı. Derin'in yorulduğunu fark edebiliyordu. Bazı zamanlar, onun kustuğunu da duyuyordu. Ayaklandı, bu hareketi küçük kızın bir adım geriye doğru gitmesine neden oldu. Odadan çıkmadan hemen önce, "Sen benim masama geç," diyerek küçük kıza beklemesi için yer verdi.

Mavinin Yeşili (Anlaşmalı Evlilik)Where stories live. Discover now