Bölümlerde bir yanlışlık olmuş. Bu bölümü okumadan önce bundan sonra çıkan 10. Bölümü okumalısınız. Sildim yeniden yükledim ama düzelmedi sanırım.
■
"- Abla! Ver mısırlarımı." Cırlayarak Terry'e terlik fırlattım. Kucağına aldığı mısır kovamı geri vermesi gerekiyordu.
Kutlama gününden birkaç gün sonra-hâlâ ilk güne göre az olsada kutlamalar yapılıyor- ablam Yulena'nın önerisiyle kardeş günü yapmaya karar vermiştik. Bu yüzden ben, abim Omar, ablalarım Teressa, Yulena ve Terry toplanmıştık.
Sabah hep birlikte alışverişe gidip ortalığı altına üstüne getirmiştik. Omar, bana tavşan kostümleri ve oyuncakları alırken, Teressa taç setleri almıştı. Yulena tatlı çiçekli elbiseler denememi isterken Terry ok ve yay alıp kucağıma bırakmıştı. Hepsinin birden bana hediye almasına anlam veremesemde sonradan günlerdir duygusal olarak garip tepkiler verdiğimden muhtemelen beni mutlu etmek istedikleri için aldıklarını düşündüm.
Günlerdir bir ağlıyor, bir gülüyordum. Bazen çok çabuk kızıyor ya da hemencecik her harekete alınabiliyordum. Bu yüzden insanlar bana ekstra hassas ve dikkatli davranıyordu.
Marlon, bugün ona dinlenmesi gerektiğini tembih ettiğimden istemeye istemeye beni yalnız bırakıp sarayda kalmıştı. Tüm gün kardeşlerim ve ben başbaşa gezmiştik.
Bir tiyatro oyununa, bir kitapçıya, bir silah dükkânına, bir altın takılar satan kuyumcuya, bir oyuncakcıya, acıktığım için iki kere restoranta ve bir bebek mağazasına gitmiştik.
Bebek mağazasında ablam Terry'nin minik oğluşuna bir sürü kıyafet almıştık ve dükkanı gezerken her şeye aşık olduğum için kendime de bir sürü şey almak istemiştim ama daha bebişim olmadığı için görmemişin olmayan çocuğu olmuş gibi olmasın diye almadım. Bu da içimde kaldı tabii. Gezinin geri kalanını somurtarak geçirdim.
Şimdi saraydaydık. Teressa'nın odasında bulunan iç kapılardan biri dinlenme odasına açılıyordu. Yerler beyaz ve pofidik minderlerle kaplıydı. Odaya girer girmez onların üzerine atlamıştım. Serin olduklarını'da böylece öğrenmiştim.
Odada otururken canım abur cubur çektiği için bir sürü yiyecek yerde onları yemem için dizili duruyordu. Mısıra tam uzanmışken ablam kovamı çaldı. Ve yememe izin vermiyordu!
"- Hayır dedim Gracelýnn, yiyemezsin. Yağlı yiyecekler zararlı."
Kaşlarım çatılırken sorgularcasına baktım.
"- Niye zararlıymış ya? Hastalığım yiyecek kısıtlaması getirmiyor ki.""- Ondan değil akıllım." Anlamayarak ona bakarken gözleriyle karnımı işaret etti. Yine anlamadığımı görünce bu sefer odaya yığdığı bebek kıyafetlerini gösterdi.
"- Ya konuşarak anlaşsana, anlamıyorum!"
"- Off ne salaksın kızım ya! Neyse şey diyorum, hamile değil misin sen? Gebeler bu kadar çok yağ tüketmemeli."
Afallamış bir halde ona bakarken heyecanla sordum.
"- Hamile miyim?"Tek kaşını kaldırarak, "- Değil misin?" Dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsuz Düşes Canlandı
FantasyBen Gracelýnn Tara Valentin. İlk yaşamımda aristokrat bir leydiydim. İkinci yaşamımda ise 21.yüzyılda İspanya'da yaşayan biriydim. Okumayı severdim. Gençlik yıllarımda okuduğum bir romanda ilk yaşamımda ki kocamın ana karakteri olduğu bir hikâyeyi...