Anlaşılmaz Gerçekler

735 28 0
                                    

Zamanında gülüp eğlendiğim, hizmet ettiğim bu eve ve bu evdeki arkadaşlarıma baktım. Nefesimin kesilmesine sebep olan ve her şeyin bittiğini anlamama yardımcı olan o sesler...

"Sina bey hain, ufuk çabuk o evden kaç yoksa gebereceksin!"

Sadece birkaç dakika önce çocukluk arkadaşımı ziyarete gittigim zaman aldığım bu telefon, yere çakılmamı sağladı. "Ne kadar uzaklaşırsan senin için o kadar iyi."  Ağlıyordu... Ne için ağladığını bilmiyordum ama o ağlıyordu. "Lütfen, buraya gelme. Ufuk, Sina bey hiçbir zaman iyi birisi değildi."

Telefonun yanından gelen silah sesiyle acı bir feryat koptu karşı tarafta. Telefonu tutan elim titremeye başlarken ağzımı araladığım vakit telefon kapandı.

Masanın üzerine bıraktığım silahımı kemerime sıkıştırırken bir yandan da olabilecek senaryoları düşünüyordum.

Kim Sina Bey'in evine bu denli baskın düzenleyebilirdi ki? Ya da en basiti Sina Bey'in evine baskın düzenlenmiş miydi?

Kafamı iki yanıma sallayıp düşüncelerinden ayrılırken Adel kolumdan tutmuştu. "Aptal mısın Ufuk? Oğlan sana kaç kurtar kendini diyor, sen eve koşuyorsun oğlum!" Çileden çıkmış gibi bağıran kıza baktığımda ben de patlama noktasına gelmiştim. "Sen farkında mısın o evdeki adamlarla ben yıllardır birlikteyim. Ya birinin başına bir iş gelirse? Kendimi affeder miyim saniyorsun sen." Kolumu elinden kurtardığımda hızlı adımlarla arabaya ilerledim.

Sina Bey'in evine geldiğimde gecenin kapladığı karanlık, yerdeki kan izlerini gizleyememisti.

Koşmaya devam ettim. Her şeyden önce Batu, Sancak ve daha bir çok arkadaşım iyi miydi bilmeliydim. Onlar savaşıyorsa onlarla birlikte savaşmak zorundaydım.

Çünkü biz her zaman her koşulda birbirimize destek olurduk.

Eve girdiğim an yanağımı sıyıran mermi ile geri çekildim. Kemerimdeki silahı alıp bana nişan alan kişiyi vurduğumda önümdeki adam dizlerinin üstüne çökmüştü.

Silahıma susturucu taktığım için kimse duymamıştı. Bunun getirdiği rahatlıkla aşa indim. Tanıdığım bir sürü adam koltuklara oturmuş önlerindeki cesetlere gülerek bakıyordu.

Bir yere saklanıp usulca onları dinlemeye başladım.

"Nasıldı ama? Kim der ki bizim ezik patron bu kadar zeki ve zevkli."
Odadaki herkes gülmeye devam ederken başka biri konuştu.
"Zavallı çocuk ne kadar da güzel, tek suçu annesinin oğlu olması."

Birkaç kişi onu onaylarken birden arkamdan çekilmem ve katta bulunan tuvalete sokulmam bir olmuştu. Gördüğüm kişi ile gözlerim parladı.

"Sancak, oğlum noluyo?" Sessizce konuştuğumda üstü başı kan olmuş adama baktım. Gözleri dolu doluydu.

"Ufuk, küçücük çocuğu öldürecekler. Daha bebek nerdeyse Ufuk ona kim, neden kıymak istesin. Ben... Ben buna yardım ediyorum, yardım etmek zorundayım yoksa beni de öldürecekler."
Saçlarını çeke çeke konuşan adama baktığımda yutkundum. Ne sık döndüğünü yavaş yavaş kavrıyordum sanki ama hala oturmayan bir şeyler vardı.

"Ne saçmalıyorsun sen Sancak, ne çocuğu?"

"Ufuk Sina Bey'in aşık olduğu kadın Sena hanım, zamanında hamile kalmış Sina Bey'in düşmanından, kadın oğlunu doğururken ölmüş. Sina Bey bunu yeni öğreniyor sanırım. Şimdi intikam için hem oğlanın babasını hem de oğlanı öldürmek istiyor. Oğlanı mahzene kapattılar. Küçücük çocuğa dokunacaklar Ufuk ama sevmek için değil, anlıyorsun değil mi?"

Ben bir mafyaydım sağ koluydum. Kan, vahşet, çığlıklar, yalvarışlar ve yakarışlar her zaman hayatımda olmuştu. Bunlar beni etkilemiyordu, sonuçta kaç yıldır bu işle meşguldüm.

Ama eğer Sancağın dediği şeyi doğru anladıysam şimdiye kadar gördüğüm tüm vahşetler benim için bir hiç olurdu, arkadaşlarıma duyduğum sevgiyle beraber.

"Kurtarmalıyız ufuk o çocuğu kurtarmalıyız. O çok küçük, bir görsen o kadar güzel ki narin bedeni dayanamaz bu işkencelere."

Diye ağlamaya devam ettiği sıra ellerimle kafasını tutup sarstım.

"Kendine gel Sancak, zeki bir adamsın sen. Süremiz kısıtlı hemen plan yapıp o çocuğu kurtaracağız duydun mu?"

Kafasını hızlıca sallayıp telefonu ile birkaç kişiye mesaj attı. Muhtemelen bunlar bizimkilerdi.

"Ufuk öncelikle mahzenden çocuğu almamız lazım. Ve mahzene inebilmek için de seni kullanacağız. Sina Bey'in seni çağırdığını ve" soluğu kesilip gözlerini benden kaçırdı. "İlk çocuğa dokunacak kişinin sen olacağını ödül olduğunu falan söyleyeceksin." Yumruklarımı sıkıp kafamı salladığımda devam etti.

"Sen aşa indiğinde oradakileri vuracaksın ve bizde senin çocuğu alıp kaçman için yeterli zamanı yaratmaya çalışacağız. gizli kapıdan kaçacaksın" kafamı salladığımda kapının çalması ile tedirgince Sancağa baktım. "Parola ne?" Çok geçmeden "1234" diyen sesle kapıyı açtı.

Gördüğüm kişilerle tebessüm ederken dolan gözlerimi sildim ve dışarı çıktım.
"Kaybedecek vakit yok çocuğu kurtaracağız."

Kurtarmak zorundayız.

Küçük Dokunuş | GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin