32. Bölüm

61 4 0
                                    

Ertesi sabah erkenden uyandı Hakan. Fazla erkendi hem de. Öyle ki saat daha altıyı gösteriyor, evden asla çıt çıkmıyordu; tüm gece uyuyamamasına karşın sabah da bu kadar erken kalkmıştı. Onun içinde ise bu gayet normaldi çünkü hep böyle olurdu. Tüm gece düşünmekten kafayı yitirme derecesine gelir, sabah da bunlardan kaçınmak için erkenden kalkar kendine kahve hazılardı. Şuan ayaklarının kendini mutfağa sürüklemesinin nedeni de tam olarak buydu işte.

Gülcan Hanım'ın da onun gibi gece tak damla gözüne uyku girmemişti ama tek bir farkla: sıkıntıdan değil heyecandan. Hakan tüm gece duygularına ve düşüncelerine yön vermeye çalışırken annesi ise dün balkonda oğluyla Koray'ın konuşmalarına şahit olmuş ve bunu ertesi gün konuşmayı kafasına koymuştu. Ve işte şimdi ise saat 06.12'yi gösterirken Hakan'ın buraya geleceğini bildiyor, kendisine bir kahve koyarak mutfak masasında oturuyordu.

Hakan gözlerini ovuşturarak mutfağa girdiğinde annesini bile fark etmemişti. Annesinin ona "günaydın" demesiyle irkilmiş, az kalsın elindeki bardağı düşürme derecesine gelmişti.

"Sana da. Neden bu kadar erken kalktın?"

Annesi omuz silkerek cevapsız bıraktı Hakan'ı. Onu oturtup bir kahve hazırlayarak önüne koyup "afiyet olsun" mırıltısıyla yerine geri oturdu.

Ama o sırada onlar gibi erken uyanan tek kişi onlar değildi...

Annesi boğazını temizleyerek konuya girdi.

"Neden uyuyamadım yine?"

Hakan dalgınca elindeki bardakla oynamaya başladı. Ne cevap vereceğini kestirmeden dalgın dalgın düşündü. Sahi, ne diyecekti? "Anne ben Esma' ya çok derin hisler besliyorum ve bunlar beni delicesine korkutuyor." mu diyecekti? Hayır, dedi içinden. "Hayır bunu asla anneme söyleyemem."

"Bilmem. Uyku tutmadı nedense."

"Nedenin bu olduğuna emin misin?"

"Evet, neden emin olmayayım?"

"Nedeni Esma olabilir mi?"

Hakan bir anda kafasını kaldırıp annesine baktı. Kalbinin korkuyla atışının sesine yansıtmamaya dikkat ederek cevapladı.

"Esmayla bir ilgisi yok. Gelmesine sevindim."

"Konunun o olmadığını biliyorsun Hakan."

Kaşlarını çatarak baktı annesine. Aklına onun dünkü konuşmayı duyma ihtimali geldi.

"Ne ima ediyorsan açıkça söyler misin?"

Annesi elindeki bardağı sertçe masaya bırakarak oturduğu yerde dikleşti.

"Açık olmamı mı istiyorsun?"

Hakan sessizce annesine baktı. Annesi bu sessizliği kabullenme olarak algılayarak konuşmayı devam ettirdi. Gece uyurken yanına bir bardak su aldığı için onu doldurmaya gelen Esma'nın kapıda dikildiğinden habersiz bir şekilde. 

" Dün Koray ile konuşmalarınızı duydum. Neden ondan bu kadar çekinip onu dinliyorsun ki? Eğer hislerin varsa açılmalısın."

"Anne sen ne dediğinin farkında mısın? Sence tek derdimiz Koray mı? Bu kız beni ağabeyi olarak biliyor. Sen hiç düşünmüyor musun eğer bu söylediklerin gerçekleşirse? Hem Esma ağabeyi olmadığımı öğrenirse onun psikolojisi ne hale gelir bunu da biraz düşün!"

Hakan yavaş yavaş sinirlendiğini hissederken annesi de ondan farksız değildi. Birbirlerine giderek sesleri yükseliyordu.

"Hakan beni dinle. Siz eğer evlenirseniz gerçekten ikiniz de mutlu olursunuz. O hem bir yabancıyla evlenmez hem sen de mutlu olursun."

"Anne benim hayatıma karışmayı bırak artık. Esma onun ağabeyi olmadığımı öğrenmeyecek. Ve sen de bu fikri kafandan çıkar. Bunları yaparsan gerçekten her şey çok daha kötü olur. Bir daha bu hataya düşmeyeceğim hayır!"

Gülcan Hanım hızla ayağa kalktı.

"Benden açık olmamı istedim Hakan. Açık oluyorum. Bu kızın annesine sen yıllar önce çarpıp öldürmedin mi? Bu senin en büyük hatandı zaten! Sonrasında biz bu kıza hem anne hem baba hem de ağabey olmadık mı? Ona bir aile verdik, hem de aldıklarımızdan kat ve kat fazlasıyla! Koray onun öz ağabeyi olmasına rağmen o bile bizim ona bakmanızı kabul etti."

Hakan sinirle onun sözünü kesti.

"Kabul etmedi sen onu zorladın! Sanki onun öz ağabeyi o değilmiş gibi zorla Esma'yı ondan ayırdın. Bunca yıl beni ağabey olarak kabullenen bir kıza yıllar sonra annesinin katili olduğumu söylememi mi istiyorsun! Gözlerinin içine baka baka 'ben anneni öldürdüm kıyamadım seni aldım şimdi hadi evlenelim çünkü sana karşı hislerime engel olamıyorum.' mu diyeyim yüzsüz yüzsüz? "

"Her şeyi elbet açıklarız oğlum. Bir yolu bulunur elbet. Hem o da seni seviyor."

Sabrının son demlerindeydi Hakan, tahammül edemiyordu bu konulara.

"Onun bana karşı duyduğu hisler sadece bir kardeşin ağabeye olan hislerinden farksız. Beni ağabeyi olarak seviyor. Bu saatten sonra bunu değiştiremem, çıkar o düşünceyi kafandan."

"Ne yapacaksın peki? Hislerini ve gerçekleri sonsuza kadar gömecek misin? Esma elbet annesini öldürdüğünü bilecek, elbet ağabeyi olmadığını bilecek, elbet Koray'ın ağabeyi olduğunu ve bizim öz kızımız olmadığını öğrenecek. Kızımız bizimleydi, seninle evlenirse hem bizimle kalır hem de sen mutlu olursun. "

" Mutluluğumu istiyorsan artık hayatıma karışmayı bırak! Ayrıca-"

Yere düşen bardağın sesiyle ikisi de korkuyla kapıya döndüklerinde zangır zangır titreyen bedenle karşılaşmayı beklemiyordu.

" Esma-"

Bir adım.
Ve geriye kaçan bir adım daha.

" Esma, abicim sen ne zamandır buradasın? "

Hakan Esma'yı kollarına almak için attığı her adımda Esma ondan bir adım geriye kaçıyordu. Bilinci yerinde değil gibiydi. Başı dönüyor, aklına gelen ilk şeyi yaparak Hakan'dan uzaklaşmaya çalışıyordu. Hakan orada Esma'nın her şeyi duyduğunu ve öğrendiğini anlamıştı. İçini sonsuz bir korku kaplarken elleri titremeye başladı. Umarım duymamıştır diye geçiriyordu içinden.

"Esma?"

Esma geri geri gitmeye devam ediyor, burnundan akan kırmızı kanın varlığını neredeyse hissetmiyordu. Hakan gördüğü kanla daha da endişelenerek hızla ona doğru atıldı.

Esma farkında olmadan iyice kaçındığında arkasındaki vazoyu görmeden düşürerek kırmış, aniden irkilerek ne yaptığının farkına varır gibi hızlıca arkasını dönüp evden çıkmıştı.

Gülcan Hanım şokla arkasından bağırırken Hakan sinirle ona döndü:

"Bunların hepsi senin suçun. Hepsi ama hepsi SENİN SUÇUN!"

Annesinin ne söyleyeceğini dinlemeden hızla Esma'nın arkasından çıktı. Caddeden sağa doğru koşarak giden Esma'nın peşinden bir yandan koşuyor bir yandan da seslenerek durmasını söylüyordu ama Esma yere bastığını bile hissetmeden ve nereye gittiğini bilmeden koşmaya devam etti.

"Hayatım yalanmış." diye geçiriyordu içinden. "Hayatım yalanmış, hayatım yalanmış, hayatım yalanmış!"

Artık akan göz yaşlarıyla önünü göremez hale gelmişti. Tam o sırada karşısına çıkan yok ayrımıyla hiç düşünmeden sağa saptı,nereye gittiğini bilmeden.

Onun gerisinde kalan Hakan yol ayrımını görünce sola gittiğini düşünerek hızla o yöne doğru koşmaya devam etti. Boş sokakta bağırışları yankılanıyor, ama bunlara hiç bir cevap gelmiyordu.

Önünü göremeden koşturan Esma bir anda duraksadı. Ayakları onu daha fazla taşıyamazken bilinci kapanmadan önce hatırladığı tek şey bir kadının 'iyi misiniz?' diye soruşuydu.

Sonrası ise karanlık.

Küçük AşkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin