Tişört

1.8K 208 223
                                    

Hyunjin

Buraya geleli 6 ay olmuştu. Fakat ben yaşayan bir ölü gibiydim. Bir kaç gün sonra benim doğum günümdü. Bu bile umrumda değildi. Yemek yemiyordum, günüm kendimi ilaçlarla uyutmakla geçiyordu. Ve bir sigara bağımlısı olmuştum.

Bu gece ilaçların bittiği için uyuyamamıştım. Peki beni bu kadar perişan eden neydi biliyor musunuz?

Özlem.

Beni bu kadar perişan eden şey kalbimin boşluydu. Ben bebeğimi 6 aydır görmemiştim. Kokusunu alamamıştım. Artık tişörtünün de kokusu gitmişti. Okula başlamıştım ama hiçbir şey iyi gitmiyordu. Dersleri ya uyuyarak kaçırıyordum ya da gidince uyuyordum.

Telefonuma gelen mesaj ile zar zor elime aldım. Gelen mesaj Minho'dan dı.

Minho:
*Fotoğraf*

Al, istediğin fotoğraf.

Anında gözlerim dolmuştu. Benim bebeğim çok büyümüştü.. gözlerim her zerresinde gezinirken eteğine kaydı. Evet, Felix artık etek giyiyordu. Ne de güzel olmuştu. Onu gören Tanrıça kıskanırdı bu güzelliğini.

Kalkıp resim odama girdim. Duvarları boydan boya Felix'in resimleri ile ya da fotoğrafları ile doluydu. Masamın başına oturup yarım kalan Felix'in resmini çizmeye başladım.

Her zerresini özenle çiziyordum. Onun kusur gördüğü ama benim kusur olarak görmediğim çillerini ise tek tek çiziyordum. Ona çok aşıktım fakat unutacak gibi değildim. Tanrının cezasını çekiyordum.

Ah Tanrım! Beni neden sevmiyorsun?

Daha fazla dayanamayarak odadan çıktım ve bahçeye geçtim. Cebimdeki sigara paketini çıkartarak son kalan sigaramı aldım. Paketi diğerlerinin yanına attığında daha geçen ay değiştirdiğim çöp kovasının çoktan dolup taştığını gördüm. Kısaca 4 haftada 50 den fazla paket bitirmiştim.

Sigaramı kalın ve dolgun dudaklarım arasına alarak özenle yaktım. Büyük bir nefesi ciğerlerime doldurdum. Ciğerlerim yandığında geri dışarıya vermiştim dumanı. Gök yüzüne baktım. Çok yıldızlıydı bu gün. Bu gün 18 Mart'daydık ve 2 gün sonra Tanrının beni dünyaya gönderdiği günün yıl dönümüydü.

Tek dileğim vardı. Bebeğimi görebilmek. Soğuk hava bedenime nüfus ederken tutredim. Biten sigaramı söndürdüm ve içeri geçtim. Saat gece 4 olmuştu. Ve ben uyuyamıyordum. Sanırım şimdi çıkıp nöbetci eczaneden ilaç almam lazımdı.

Paltomu giydim ve yürümeye başladım. Evime 5-6 dakika uzaklıkta bir nöbetçi eczane vardı şuan oraya gidiyordum.

"Hoşgeldiniz."

"Teşekkür ederim."

Kasada duran adam ile gülümsedim.

"Bana 6 kutu şu ilaçtan verir misiniz?"

Burada uyku ilaçları reçete olmadan satılıyordu.

"Efendim, dozu çok yüksek. Emin misiniz?"

"Daha yükseği varsa o da olur."

"Onun bir üstü bu var."

Artık bu uyku ilacı bile zor etki ediyordu çünkü.

"Daha yüksek var mı?"

"Sizin kullandığınız zaten en yükseklerde. Fakat onun iki üstü olan bu var. Başka da yok."

"Anladım. O zaman bundan 6 hatta 7 kutu verir misiniz?"

"Hemen."

Adam ilaçları hazırlarken açlıktan guruldayan midemle gözlerimi kapattım. Sanırım 2-3 gündür yemek yemiyordum. En son pazartesi günü küçük bir tost yemiştim.

My Stepbrother/HyunLixजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें