"Yük"

17.6K 1.5K 122
                                    


Kapıyı yavaşça aralarken, soğuk rüzgarı yüzümde hissetmiştim. Akşam vakti olduğu için evde kimse yoktu, sadece Azad ve ben vardık. Onun ne yaptığını bilmiyordum ama ben saatlerdir odada yatıyordum, kendimi bitkin hissettiğim için sürekli uyuyordum.

Gelen kişiyi gördüğümde istemsizce şaşırmıştım, en son bu evden gidişleri olaylı olduğu için şimdi onu tekrar görmek en son bekleyeceğim şeylerden biriydi.

"Azad'ı görmeye geldim." demişti Dilber hanım soğuk bir sesle, ardından beni baştan aşağı süzdüğünde acaba nasıl görünüyorum diye düşünmeden edememiştim. Tuhaf bir bakış atmıştı çünkü.

"Gelebilirsiniz," demiştim kapıyı yavaşça geriye doğru aralayıp yolundan çıkarken. Gözlerimi ondan hiç ayırmamıştım. "Oğlunuzun evi nasıl olsa."

İkimizin eviydi, ama onlara göre biz hiçbir zaman bir aile olmamıştık.

Dilber hanım içeriye doğru geçtiğinde ben de kapıyı kapatmıştım.

"Benim oğlum değil," demişti bana doğru dönerken. Suçlayıcı bir şekilde yüzüme bakıyordu ama laf kendimi savunmayı bırakıyordum, ayakta duracak halim bile yoktu. Yorgundum, beden olarak da zihinsel olarak da çok bitik hissediyordum. "Elalemin kızı için anne babasını reddetmişti hatırlarsan."

İçim sızlamıştı. Eğer benim bebeğim ölmeseydi... Eğer onu doğurabilseydim ona asla böyle bir anne olmak istemezdim. Ona sevgimi verirdim, onu kucaklardım. Dilber hanım ve Ahmet bey gibi onun omuzlarına kaldırabiliyor diye tüm acıları yüklemezdim.

"Hatırlamıyorum," demiştim gözlerine bakarken. Sesim bile bitkin çıkıyordu. "Hatırlamak da istemiyorum. Siz de unutmuş olmalısınız ki oğlunuzu görmeye gelmişsiniz. Elalemin kızıyla vakit geçirmek yerine oğlunuzla vakit geçirseniz daha iyi olur."

Dilber hanımın gözleri öfkeyle parlarken bana doğru ilerlemişti.

"Düşük yaptığın için, bir bebeği taşımayı bile berecemediğin için şimdi seninle uğraşmıyorum, vicdanıma yakıştıramam bunu." derken gözlerime büyük bir acımasızlıkla bakmıştı. O konuşurken kalbim yanmıştı, olduğum yere düşüp kalacağımı sanmıştım ama kendime hakim olmayı başarabilmiştim.

"Siz benim düşen bebeğim yerine kendi ellerinizden kayan oğlunuzla ilgilenin, sizi ilgilendiren sadece kendi oğlunuz." diyerek sesimi yükseltmiştim. Ne söyleyeceğini bile beklemeden merdivenlere doğru yönelmiş ve yatak odasına geçip kapıyı kapatmıştım. Kapıyı kapatır kapatmaz dizlerim boşalmıştı, sırtımı kapıya doğru yaslarken yere düşmüştüm. Gözyaşlarım akmaya başladığında elimi sıkıca dudaklarımın üzerine doğru bastırmıştım sesimin çıkmaması için. Dilber hanımın acımasızca söylediği o sözler defalarca kez yankılanmıştı kulaklarımda.

Bir bebeği taşımayı bile beceremedin...

Haklı mıydı? Benim hatalarım yüzümden mi hayata tutunan o küçük şey yok olup gitmişti? Ben mi yapmıştım? Onu hissetmeyi beceremeyen ben miydim?

"Beni çileden çıkarma, git buradan."

Koridordan gelen Azad'ın sesini duyduğumda kendime gelmeye çalışmıştım. Sesi patlayacak bir bomba gibiydi, kendi iç dünyasında çok büyük acılar yaşadığını biliyordum, ben de onun kadar acı çekiyordum.

"Azad artık gözlerini aç oğlum!" diye bağırmıştı Dilber hanım, ilk defa sesinin bu kadar gür çıktığını duyuyordum, sesindeki çaresizlik de belli oluyordu. "Bak bu kız senden neler aldı, senden neler götürdü! Annen yok, baban yok, sana bir çocuk vermeyi bile-"

Dilber hanımın cümlesi, bir şeylerin kırılma sesleriyle bölünmüştü. Öyle şiddetli bir sesti ki bu, kapıdan bir kaç adım korkarak geriye doğru çıkmıştım. Dilber hanım nasıl bu kadar vicdansız olabiliyordu? Bana az önce söylediklerini geçmiştim, kendi oğlu da bir bebek kaybetmişti, bunu oğluna nasıl yapabiliyordu?

SEVECEKSİN  (Köy serisi I ) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin