~55~

1.9K 62 21
                                    

Bana koala gibi yapışmış Rüzgâr'ı itelemek istedim ama gücüm yetmedi.

"Her gece bunu yapmaktan bıkmıyor musun?" Diye, sordum bezgince. "Hayır." Diye, mırıldandı gülerek. Daha sıkı sarıldı.

"Neden sen de bana sarılmıyorsun?" Diye, sordu. Omuz silktim.

"İki yıldır esirin gibi yaşıyorum. Ve sıkıldım artık. Hasan'ın evinde bile burda olduğumdan daha mutluydum."

Aslında bu söylediklerim katiyen yalandı iki yıldır Rüzgâr bana düşünülenin aksine çok iyi bakıyordu. Hatta bana aşık olmuştu.

Evet yanlış duymadınız. Rüzgâr bana aşık olmuştu...

Gözünün önünde hisseleri yakmama rağmen beni öldürmemişti. Tam öldüreceği sırada kendini frenlemiş, ilk beş ay anamdan emdiğim sütü burnumdan getirmişti. Daha sonra yavaş yavaş bana iyi davranmaya başlamış, eski halinden eser bırakmamıştı.

Ve sonrasında bana aşık olduğuna kanaat getirmiş, bir yıldır beni prensesler gibi yaşatıyordu. Gerçi ben Rüzgâr'a inanmıyordum lâkin çok tersine de gitmiyordum.

"Lütfen bana sarıl."

Alayla güldüm. Sus Ece Naz vallahi bu adam delinin teki!

Acaba Kartal şu an ne yapıyordu? Durumu nasıldı? Beni unutmuş hayatına devam ediyor muydu? Umarım kendini yıpratmamıştır. Belki beni arıyordur.

Gerçi Rüzgâr kimliğime kadar değiştirmişti nasıl bulacaktı ki?

Umarım iyidir ve hayatına bir şekil devam ediyordur.

Ya da ben kendimi abartıyordum Kartal çoktan hayatına devam ediyordu ve belki de yeni birini almıştı hayatına. Evet her şey olabilirdi.

Ama bu düşünce benim kalbimi sıkıştırıyordu..

Derin bir nefes alarak Rüzgâr'a arkamı döndüm. Rüzgâr bana daha sıkı sarılmıştı. Eh adam kırkına ayak basmıştı ammavelakin yaşını hiç göstermiyordu. Aksine gittikçe gençleşiyor ve değişiyordu. Belki değişme kısmı sadece bir oyundu. Bilemiyorum..

"İyi geceler güzel kızım." Diye fısıldadı, kulağıma. Bana her gece böyle söylemesi artık beni eskisi gibi rahatsız etmiyordu. Ama mutlu ettiği de söylenemezdi. Rüzgâr'ı umursamayarak kendimi derin bir uykuya teslim ettim..

                                   .....

Gökhan, Pera ile kahvaltı yapıyordu. Telefonunun melodisiyle yüzünü buruşturdu. "Yine sen isen bu sefer seni bulup bizzat götünü sikeceğim Araf piçi!" Diye, söylendi kendi kendine. Ama arayan özel numara değil Kartal'ın ta kendisiydi.

"Abili kardeşli bir bitmediniz ha!" Diyip, telefonu açtı. "Efendim benim canım kardeşim?"

"Lan Rüzgâr'ın yerini tespit ettik orospunun
!" Dedi, Kartal hâl hatır bile sormadan. Gökhan'ın kaşları şaşkınlıkla havalandı.

"Yemin et!"

Pera kaşlarını çatmış, yüzünde anlamaz bir ifadeyle Gökhan'a bakıyordu.

"Vallahi! Ben adamları topladım. Sende bir buçuk iki saate hazır ol ortalığın amına koymaya gidiyoruz!"

"Nerdeymiş peki?" Diye, sordu Gökhan. Hâlâ inanmıyordu ama içinden bir ses ona inanması gerektiğini söylüyordu.

"Amerika'nın Colorado eyaletine gideceğiz."

"Yohıamına!" Dedi, Gökhan şaşkınlıkla. Pera güldü.

"E nasıl bulamadık o pezevengi o zaman?"

Kartal iç geçirdi. "Kimlik değiştirmiş orospunun evladı." Diye, mırıldandı.

"Peki Naz'dan bir haber var mı?"

"Bilmiyorum. Rüzgâr ile bir kişi daha görünüyor ama onun kimliği gizli Ece mi yoksa başka biri mi bunu Rüzgâr'ı bulunca öğreneceğiz."

"Tamam ben iki saate hazır olurum o zaman."

"Görüşürüz dostum."

Gökhan telefonu kapatıp, bezgince Pera'ya baktı.

"Bebeğim yıllar sonra kavuşmuşuz ama yine rahat vermiyorlar." Diye, mırıldandı. Pera gülümsedi. "Olsun. Ben sana kavuştum ya gerisi hiç önemli değil." Diye, mırıldandı.

"Elbet bir gün bizi de hiç kimse rahatsız etmeyecek huzura kavuşacağız." Dedi, Gökhan. Pera'nın elini sıkıca tuttu. "Seni seviyorum prenses."

"Ben de seni seviyorum ömrüm."

                                .....

                                   🦅

Gökhan'ın gelmesiyle uçağa bindik. Biraz geç kaldı pezevenk ama olsundu. İki yılın sonunda Rüzgâr'ın izine ulaştık. Bu iki yıl bizim için çok zorlu bir dönemdi ama çektiğimiz zorlukların rahatına ereceğiz. Biliyorum.

Ya da yanlış mı biliyorum?

Sıkıntıyla derin bir nefes vererek, kendi kendine sırıtan Gökhan'a baktım. E böyle sırıtması normaldi. Öldü sandığı ama aslında ölmeyip komaya giren sevdiğine kavuşmuştu.

Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte...

Pera ise Gökhan'ın omuzuna yaslanmış uyukluyor. Ece Naz olayı gibi olmasın diye bu sefer onu yanımıza aldık. Sonuçta Rüzgâr pezevengi olmasa bile hâlâ Araf ile aynı şehirdeyiz. Ve Pera'nın yaşadığını öğrenirse neler olur tahmin bile edemiyorum...

"Sence Ecoşuma bir şey olmuş mudur?" Diye sordum, sıkıntılı bir tonlamayla.

Gökhan alt dudağını ısırdı. "Hiç bilmiyorum. Ama umarım durumu iyidir." Diye, mırıldandı. Gözlerinde bir umut ışığı parladığını görüyorum. Gökhan için Pera bile hayatta ise Ece Naz hayli hayli hayatta olabilirdi..

Gerginlikle arkama yaslanıp, gözlerimi yumdum. Artık on üç saati nasıl geçireceğim ben de bilmiyorum.

                                .....

"Abi Gökhan'ın bugün kahvaltı da bir sürü fotoğrafını aldık ama gördüklerimize inanamıyoruz hâlâ." Diye, söylendi Yiğit şaşkınlıkla.

Araf yüzünü ekşitti. "Gökhan'ı otuz bir çekerken ifşalamamışsınızdır umarım." Diye, söylendi.

Yiğit yüzünü buruşturarak, yüzünde ki avanak ifadesiyle çektiği fotoğrafları Araf'a uzattı. İlk fotoğrafta Gökhan gülümsüyordu, karşısında saçları koyu renk olan bir kız duruyordu. İkinci fotoğrafta kızın yüzü net belli oluyordu. Araf şaşkınlıkla üçüncü fotoğrafa baktı. Kızın yüzü çok daha netti. Hızlı hızlı dört, beş ve altıncı fotoğrafa baktı.

"Ne oluyor lan!" Diye, kükredi. Fotoğrafta ki kız Pera'ya tıpatıp benziyordu. Ya da Pera'nın kendisi miydi? "Gökhan bizimle taşşak mı geçiyor yoksa Pera'nın tıpatıp benzerini mi bulmuş?!"

"Abi Pera yengenin tıpatıp benzeri Ece Naz değil mi zaten bu Ece Naz olabilir mi? Belki de Gökhan, Rüzgâr'ın elinden Ece Naz'ı aldı ve Pera yengeye daha çok benzetti. Şimdi de mutlu mesut bir aşk yaşıyorlar?"

Araf alayvâri bir ifadeyle Yiğit'e bakıyordu.

"Ama Pera o zaman kollarımda can verdi bu o olamaz.." diye, başını hızlıca olumsuz bir şekilde salladı. "Kesinlikle olamaz!"

"Ve Gökhan Kartal ile özel uçağa bindiler abi. Nereye gittiklerini bilmiyoruz."

"Siz bir bok beceremeyecekseniz ben neden sizinle çalışıyorum amına koyayım! Siktir git acilen nereye gittiklerini öğren!"

Yiğit dışarı çıktı. Araf ise elinde tuttuğu fotoğraflara bakmaya devam etti.

'Gerçekten Pera yaşıyor olabilir mi?' diye geçirdi içinden. İnanmasa da, içinde bir umut kırıntısı parladı. Yutkundu.

"Eğer böyle bir mucize olduysa seni asla o piçin eline bırakmam! Asla deniz gözlüm..."

Kapının Ardında ki Yüz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin