Vedalar ve merhabalar, sanırım hayatımı özetleyen iki kelimeydi fakat hayatıma dokunan o kadar çok şey vardı ki; kelimeler bile onların yakınına düşemezdi.Kamer, Alper, Çetin, Aytaç, Andaç, Şebnem, Zeynep, Mahir ve güzel bebeğimiz Ayperi.
''Akşamı unutmuş gibi yapayım da sürprizi bozup tadını kaçırmayayım,'' diye gülerek yüzüme sokuldu Kamer. Onun o tatlı ve serseri hallerine o kadar aşıktım ki, o kadar delicesine seviyordum ki hep daha fazlasını istiyordu kalbim.
''Hım,'' dedim mutfak tezgahına yaslanmış karnımı hafifçe çekerken. ''Öyle mi olmuş ya?''
Elini nazikçe saçlarımın kenarlarına uzattı ve yüzümü açığa çıkararak onları geriye çekerken beni koklayarak öptü. Birini koklayarak öpmek sahiden çok sevmekmiş, bana o öğretmişti.
''Değil mi yani?'' diye fısıldadı derin bir arzuyla.
Gözümü kısarak omzumu silktim. ''Bilmem, bence değil.''
''Hım,'' dedi o da. ''Aksini iddia ederken bile o kadar güzel, tatlısın ki.''
Gülümsemekten yanaklarım kızardığında uğraşımı bırakıp sırtımı tezgaha döndüm ve yönümü ona çevirdim. Ellerimi usulca boynuna taşıdığımda kara bakışlarının içinde gördüğüm kendimi onun kalbindeki yerimle hissettim. ''İyi ki doğdun sevgilim.''
''İyi ki doğdun,'' dedi sessizce. ''Seninle bir anlam kazanmış oldum.''
Gülümserken parmaklarım çenesinin ucuna dokundu. ''Hep romantiktin ama son zamanlarda çok daha romantiksin.''
''Biraz kaba mıydım?''
''Imm,'' diye düşündüm gözlerimi kaçırıp. ''Yani... azıcık.''
''Amma eşekmişim he!''
''Olsun,'' diye baktım gözlerine sevgiyle. ''Şimdi hep benimle ve yanımdasın ya yetmez mi?''
''Her zaman,'' dedi Kamer. ''Daima ve sonsuza kadar.''
İç geçirdiğimde kalbimdeki o kimseye belli etmediğim noktaya dokunur gibi oldu. Hani olur ya herkesin sadece kendiyle yüzleştiği ve bazı zamanlar kaçtığı yerler işte Kamer sürekli oraya dokunuyor ama ben onun ellerini oradan çekiyordum çünkü kötü hissetsin istemiyordum çünkü ben de kötü hissetmiyordum ama bazen oluyordu işte, ne yapayım...
Gülümsediğimde parmaklarım teninde hiç bitmesini istemediğim o yolculuğa çoktan çıkmıştı bile. Bu en sevdiğim şehre giderken cam kenarına oturmaktan bile daha güzeldi. ''İleride çok yaşlandığımızda hala böyle romantik olacak mıyız yoksa birbiriyle didişen huysuz dede ve minnoş kadın mı olacağız?''
''Huysuz olan ben miyim yani?'' diye sırıttı gözlerimi takip ederken. ''Ayıp ama!''
''Eh o kadar olacak,'' diye silktim omzumu. ''Hem merak etme tüm ömrümü senin huysuzluğunla geçireceğim için çok heyecanlıyım. Seninle didişmek, kavga etmek bile hiç olmadığı kadar keyifli.''
''Çok aşktan işte yavrum,'' diye göz kırptı çapkın bir edayla. ''E tabii buldun ilik gibi adamı valla ben olsam ben de bana aşık olurdum. Yani bana aşık olmak dünyanın en kolay işi, dedem bile bana aşık olurdu.''
O sevimli kibri bile o kadar güzel geliyordu ki tabiri caizse yiyesim geliyordu.
Tepki olarak çenesini hafifçe sıktığımda ciddileşerek devam etti. ''Hepsi şaka önemli olan aşık kalmak. Beni sevdiğin, hayatını benimle paylaştığın ve bana katlandığın için o kadar şanslıyım ki Aymira...''
''Kamer sen düşündüğün gibi bir insan değilsin ki canımın içi,'' dedim ona içtenlikle. ''Sen benim eksik parçamdın ve seni buldum tamamlandım. Hepsi bu. Ara ara kaçıp giden bakışlarını yakalıyorum ama ses etmiyorum çünkü bir yerlerde hala bana ve bize yetemediğini hissettiğini düşünüyorum ama hayır...'' iki elimle yüzünü kavradım. ''Sen bu hayatta başıma gelmiş en güzel şeysin.''
