-heaven and back-

318 44 35
                                    

"Huening! Buraya gel ve annenin altını temizle!"

Sıkı sıkıya tuttuğu kalemi isteksizce bıraktı cılız beden. Üzerindeki hırkanın fermuarını boğazına kadar çektikten sonra yerdeki, dizlerine kadar uzanan montunu da giyindi. Kendi bulunduğu oda soğuktu fakat annesinin yattığı oda kırık pencere sebebiyle tüm kışı içeriye davet ediyordu. Abisi bir kez daha bağırmadan önce kapının girişindeki battaniyeyi de kucağına alıp odadan çıktı.

Odasının yanında banyo, banyonun yanında ise sıcacık salon vardı.  Salonun köşesinde kurulu geniş sobadan yayılan sıcacıklık tim odayı esir almışken bilerek yavaş bir şekilde geçti önünden. Yanakları ufak bir sıcaklık ile bile kıpkırmızı olurken babasının ona bakan gözleri ile karşılaştı. Saniyesinde boynu bükülüp gözlerinin odağını ayakları yaparken sıcaklığı önemsemeyerek annesinin yanına doğru koştu. Tahta kapıyı ses çıkmayacak şekilde kapatıp ona yaşlı gözlerle bakan kadının dibine girdi.

Annesinin gözyaşlarını silmeden önce soğuk ellerini birbirine sürtüp ısınmasını sağladı. İçeride buz tutmuş kalpleri ile ısı kaynağının dibinde oturan bedenlerin aksine çabucak ısındı elleri. Küçük parmakları ile usulca sildi ıslaklıkları. Elindeki battaniyeyi ikiye katlayarak boş bir yere serdi. "Şimdi seni buraya alacağım, anne." Sırılsıklam olmuş pikeyi kaldırıp annesinin zayıf bedeninin üzerindeki yırtık kazağı çıkardı. Üç gün önce evde olmadığı bir zaman diliminden babasının gelip annesini dövmesi sebebiyle o günden beri annesinin melek sesini duymuyordu. Elindeki siyah kazağın alt tarafı nemli olduğu için dudaklarını büzüp "Biraz ıslanmış. Yarın okulda yıkarım bunu." dedi. Kazağı kenara fırlattıktan sonra iki gün önce çöp kenarında bulmasına rağmen oldukça yeni olan polar pijama altını çıkardı. Tamamen ıslak olan kıyafeti de yere attıktan sonra annesinin arkasına geçti. "Şimdi seni diğer tarafa çekeceğim. Hemen üstünü giydireceğim ama merak etme."

Kollarının altından sıkıca tuttuğu bedeni üçüncü denemesinde battaniyenin üstüne koyabildi. Hemen ayaklarının ucuna gidip bacaklarını da battaniyenin üzerine çektikten sonra hissiz ayakları okşadı. Kafasını eğdiğinden dolayı uzun saçları dolan gözlerini saklarken dudaklarını çatlak ayakların altına bastırdı. Kurumuş dudakları ile her iki ayağa da öpücük kondurup sanki isyan sınırında değilmiş gibi neşeyle ayağa kalktı. Küçük odanın köşesindeki siyah poşete doğru koştu. Ağzını siyah bir iple bağladığı poşeti tutup annesinin yanına doğru sürükledi.

Üzerine geçirdiği ikinci montu çıkarıp annesinin çıplak bedenine örttükten sonra kördüğüm olmuş ipi çözmeye çalıştı. O sırada heyecanını belli eder bir şekilde cıvıl cıvıl konuşmaya başladı. "Bugün sabah erkenden evden çıktım, sen uyuyordun." Sonunda açtığı iplerle ellerini birbirine çarparak sevinçle güldü. Elini poşetin içine atıp rastgele bir kıyafet çıkardı. "Bak! Üç tane pantolon ve beş tane de kazak buldum. İnsanlar çok nankör ama eğer onlar nankör olmasaydı sana bunları getiremezdim, değil mi?" Konuşurken kafasını sürekli salladığından dolayı dağılmış saçları ile çok güzel gözüküyordu. İstemsizce annesinin cevap vermesini beklediğini anladığında küçük bir özür mırıldandı dudaklarının arasından.

Daha fazla gecikmek istemediğinden dolayı annesini giydirip montunu da üzerine örttü. Kapıdan çıkmak üzereyken geri dönüp dizlerinin üzerine çöktü. Sol eliyle saçlarını geriye iterken dudaklarını alnına bastırdı. "Yarın biraz daha gezip tahta ve silikon bulmaya çalışacağım, camını kapatırız. Bir de bez ayarlamak istiyorum ama bu biraz zaman alacak gibi. Yine de merak etme anne, halledeceğim."

SLIDE • beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin