30

9.2K 1.3K 805
                                    

Kankiler ciddi bir meselemiz var.

Her bölüm 2k okunuyor ama oylar 400 yorumlar 200, ne yapıcaz biz böyle???

Heves mi kalıyor insanda.

NEYSSSE SİZ BİLİRSİNİZ 30.bölümdeyiz yani.

...

Okuduğu şeyle şoka uğrayan Taehyung'un, kitabı tutan parmak uçları karıncalanmaya başlarken göz bebekleri irileşmiş, kalp atışları ölecekmişçesine hızlanmış ve dudakları aralanmıştı. Az önce kitabın sonuna sinirlenirken aslında kendi sonuna yanaştığını fark edememişti resmen, hâlâ kafasına yatmamıştı o küçük paragraf. Öylesine fazla soru dönüyordu ki aklında, bunların hepsine cevap almak istemek bir yana dursun daha miktarlarına bile yetişemiyordu. Adeta kanser hücresinden farksız olan bu soru ve düşüncelerle baş etmesi şu an için imkansız görünüyordu ne yazık ki. Belki de tek ihtiyacı olan şey ölmekti, aynı kitaptaki kaplan gibi.

Göz pınarlarında biriken yaşlara engel olamayıp yanaklarından boynuna kadar süzülmelerine izin verirken ıslanmaması için kitabı yastığın üzerine bırakmış ve hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. Tam olarak neye ağladığından bile emin değildi, belki şoktan belki çaresizlikten belki de bulunduğu durumun belirsizliğindendi. Sırtı yatak başlığına yaslıyken dizlerini de göğsüne doğru çekip öylece ağlıyordu yalnızca. Nereden ele vermişti? Yanmaya bıraktığı günlüğü bulup da böyle bir yazı yazmış olamazdı çünkü kitabı günler öncesinde vermişti ona, ve Taehyung da hiç yanından ayırmamıştı. Evine de onca günden sonra ilk defa iki gün önce girdiğini düşününce bu imkansız geliyordu.

Peki ya nereden anlamış olabilirdi? Şüphesini çeken tek kişi Albay Seokjin olmuştu bugüne kadar, o da Güney'deyken çalıştığı hastanenin raporunu önüne koyduğu içindi. Ama zaten ardı ardına söylediği yalanlarla onu ikna ettiğini düşünmüştü, yüzünde hiç şüpheye rastlamamıştı konuştuğu süre boyunca. Ki zaten şüphelense bile bu bir şüpheyle kalırdı çünkü Güney'de çalıştığı klinikten bilgileri silinmişti babasının isteği üzerine, orada sadece adı vardı ve bunu kullanarak da bir yere varamazdı zaten. Öyleyse nereden? Aklına gerçekten de günlükten başka bir şey gelmiyordu kendini ele verdirecek.

Tabii atladığı bir şey vardı ki bu da en önemlisiydi ve de birçok sorunun cevabı...

Alnını dayadığı dizinden uzaklaşıp burun çekme ve hıçkırıkların arasından ellerinin tersiyle sildi göz yaşlarını, şimdi ağlamanın sırası değildi. Mantıklı düşünmeye çalışmalı ve ardından Albay'ın notunda yapmasını söylediği şeyi yapmalıydı. Hoş, bu bir tuzak mı yoksa gerçekten de notu okumasını mı istiyor pek anlamış değildi ama bunu öğrenmenin tek yolu da kitabı bulup içini açmaktı. O yüzden kendine gelmeye karar verip -fakat hâlâ istemsizce ağlamaya devam ediyordu- yataktan kalktı ve kitaplığa uğramadan önce banyoya gitti. Karşısındaki küçük aynada gördüğü yansımaya bakarak iç geçirdi, kendine kızmayı da ihmal etmiyordu tabii o sırada da.

"Her işi eline yüzüne bulaştıran beceriksizin tekisin...Ailen haklı sana böyle söylemekte...Kim Jaehyun."

Musluktan akan soğuk suyu tüm yüzüne çarptırırken tişörtünün yakası ve kollarından girip tenine değen damlacıklar onu kendine getiriyordu adeta. Öyle ki sırf rahatlama hissettiğinden ne kadar süre boyunca yüzünü yıkadığını bile bilmiyordu, ancak parmak uçları uyuştuğunda farkına varmıştı artık kurulanması gerektiğinin. Bu yüzden askıdaki beyaz havluya uzandı ve yüzüne götürürken onda bile Albay'ın kokusunu almayı umdu, fakat havlu direkt tertemiz deterjan kokuyordu. Yine bir hayal kırıklığı daha yaşarken tabii ki de buna üzülmenin öncelikli olmadığını biliyordu.

near here |taekook✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin