"Söyle burada."

"Burada söyleyecek bir şey değil ki burada söylemiyorum, aptal."

Bıkkınlıkla nefes verdim. "Tamam." Diyerek Hyunjin'i onayladım ve salondan ayrılarak üst kata çıktık.

Misafir odasına girip kapıyı kapatırken sorumu sordum. "Ne konuşacağız?"

"Seokjin kendince bir ekip oluşturmuş ve seni hala istiyor. Fazla ısrarcı değil mi sence de?"

"Sikeyim." Parmak uçlarım ile göz kapaklarıma masaj yaptım.

Oysa keskin bir dil ile ona geri dönmeyeceğimi söylemiştim.

"Ne yapacaksın?"

Ellerimi yüzümden çektim. "Onunla uğraşmak istemiyorum. Ayrıca, Yoongi ile olan durumları biliyorsun. Belli etmesede bu durumdan etkilendi."

"Anlıyorum, onun yanında olucaksın. Ama işler ne olucak? Yapmamız gereken, yapman gereken şeyler var. Ve bir de karakola gideceksin."

"Haklısın. Pekala, şöyle yapalım; Eunwoo benim yerime ilgilensin. Sonuçta sağ kolum. Acil bir şey olmadığı sürece sorun olmaz. Karakol işi ise.. Yoongi ile birlikte gideceğiz. O ne zaman hazır hissederse."

Kafası ile onaylarken, "Taehyung ne olucak?" Dediğinde kaşlarım anlamsızlık ile hafif çatıldı.

"Derken?"

"Şu polis bozuntusu yüzünden pek iyi değil."

"Ona söyledim. Sonuçları belli iken devam etmesi onun suçu. Nasıl ayrıldıklarını bilmiyor musun? Jeon onu kolay kolay affetmez." Dedim ve kollarımı önümde kavuşturdum.

"Üzlüyorum ona."

"Bende üzülüyorum ama elden bir şey gelmiyor."

Yüzünde gülümseme belirirken "Bak ne diyeceğim. Minho, minho'nun arkadaşları ve ben buluşup bir restorant da yemek yiyeceğiz. Sizde gelsenize?" Dedi.

"Bilemiyorum. Benim fikrimden çok Yoongi'nin fikri önemli."

Yüzünde alaycı bir sırıtış belirirken, "Beyci mi oldun başımıza?" Dedi dalga geçerek.

"Minho gibi yani?"

"Hazır cevapların beni öldürecek." Kapıyı açtı ve odadan çıktı. Arkasından giderken gülmemi tutamamıştım.

"Sus yoksa sikeceğim seni."

Ne?

"Sen mi? Güldüm buna."

"Seni orospu ço-"

"Yoongi?" Diye seslendiğimde küfürü yarıda kalmıştı. Sinirli bakışları bana dönerken neden elinde kalın bir kitap tuttuğunu ve tam olarak Minho'ya fırlatmak üzere olduğunu merak ediyordum doğrusu.

"Neler oluyor?"

"Bana sataşıp duruyor."

Bakışlarım koltuğun arkasında sadece kafası gözüken Minho'yu buldu.

"Kısa olduğu için çabuk sinirleniyorsa ben ne yapabilirim?"

"Siktim babanı piç." Elindeki kalın kitabı Minho'nun kafasına gelecek şekilde attı.

Kalın kitap Minho'nun kafasına çarparken acı bağırışı yankılandı.

"Füze mi atıyorsun lan!"

Sinirle Yoongi'nin üsttüne doğru gelirken, "Bittin sen." Dedi. Yoongi küçük bir çığlık atıp "Jimin." Diyerek arkama saklandı.

Kollarımı önümde kavuşturdum ve "Bittin sen mi?" Diye mırıldandım.

Keep your heart open for me Where stories live. Discover now