10.Bölüm: KRALLIĞIN İZLERİ

4.6K 568 568
                                    

Selamlarrrr^^

Nasılsınızz? Ben şimdi İzmir imzasından çıktım ve bu açıklamayı havaalanından yapıyorum. Harika bir imza günüydü. Umarım bir gün herbirinizle tanışabilirim :,)

Oy ve yorumlarınız benim için çok çok önemli. Elinizden geldiğince satır arası yorumlarıyla ve okuduğunuz bölümü oylamanızı rica ediyorum^^

Keyifli okumalar!

*

Krallığın İzleri

*

İnce sütunlar ve zarif başlıklarıyla bezenmiş avludan geçerken pencerelerden esen hava ciğerlerime doldu. Baharın ferah kokusu ve yumuşak dokunuşuyla bir saniyeliğine de olsa öfkemin yatıştığını hissettim ama hemen sonra yüzüme tokat gibi çarpan gerçeği hatırlayıp adımlarımı daha da hızlandırdım.

Duvarlarına işlenmiş freskler, sarmaşıklar, şamdanlarında erimiş mumlar, beyaz taşlardan oluşan uzun koridor ve biraz önce yanından fırtına gibi geçtiğim avlunun ortasındaki çeşme... Hepsi birer sanattı ve perilerin dokunuşlarıyla oluştuğu belliydi. Tıpkı kendileri gibi yaşam alanları da insanüstü bir güzelliğe sahipti.

Onların güzel yüzleri, güzel sarayları ne kadar insanüstüyse ruhumu saran öfkem de insanüstü bir boyuta ulaşalı çok olmuştu. Aryen'e bu yaptığını ödetmeliydim. Bunun için cehennemin yedi kat dibine inmem gerekse bile umurumda olmazdı. O cehennemin kapısını bulur, şeytana istediğini verip alevlerin arasından gözümü kırpmadan geçer ve Aryen denen pisliğin yakasına yapışırdım.

Tam da bunu yapmak üzere koşuyordum zaten. Nereye gittiğimi bilmesem de süslü peri zırvalıklarının ve kraliçenin himayesinin olmadığı sarayın dışına çıkarsam bir yolunu bulabileceğime inancım tamdı.

"Leydim!"

"Benden bu kadar!" Ayağımdaki ince babet ayakkabılara rağmen ayaklarımı yere öyle öfkeli vuruyordum ki adımlarımın gürültüsü sessizliği yarıp geçiyordu. "Bu saraydan defolup gidiyorum."

Liya bana yetişmek için adeta koşuyordu. Onu duymazdan geldim. Avucumun içinde sıkmaktan buruş buruş ettiğim elbiseyi daha da yukarı çektim. Bacaklarıma daha fazla özgürlük alanı tanıyarak adımlarımı hızlandırdım.

Gün dönüyor, gökyüzü yavaş yavaş akşama kavuşuyordu ama buna rağmen hava hâlâ zarif bir esintiyle insanı mest ediyordu. Bu koridorlardan, sarayın rengarenk çiçeklerle bezeli bahçelerine ulaşmak için geçmeyi isterdim. Aryen'den hesap sormak için değil...

Aryen yüzünden buradaki hiç kimseye güvenmemeyi bir kez daha öğrenmiştim. Bu diyardaki herkes yalancı ve her şey bir illüzyondan ibaret gibiydi.

Aryen ve Maysa'nın nişanlı olduğunu öğrendiğimden beri zihnim bulanıktı. Güvenebileceğimi sandığım tek kişi Aryen'di ama o, bile isteye beni bu cehenneme atmıştı. Herkesin lanetle andığı Aryen'i aynanın hapsinden kurtarıldığım işitildiğinde kim bilir bana neler yapacaklardı?

"Leydim!" Liya nefes nefeseydi. "Leydim, durun. Yalvarırım!"

"Git başımdan!" diye cırlayarak adımlarımı hızlandırdım. Elimden gelenin en hızlısını yapıp bir an önce bu saraydan çıkmak istiyordum.

Liya'dan duyduklarımın hesabını sormadan hiçbir şey olmamış gibi kraliçenin huzuruna çıkmayı kendime yediremezdim. Kimse beni kendi oyunlarına alet edemez, habersizce sahneye fırlatıp ışıkları üzerime çeviremezdi. Her kim buna cüret ederse de karşısına çıkmaktan korkmazdım. Yani korkuyordum ama onların karşısına dikildiğimde duygularımı gizlemeyi başarırsam güçlü olan taraf olurdum.

YOZLAŞMIŞ HARABELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin