16. Bölüm: "Baybars Kandemir"

12.6K 652 151
                                    

O Kavgadan sonra tam üç gün geçmişti ve yine okul için sıcacık yatağımdan kalkmıştım. Dün gece Karlosla yattığım için şuan mışıl mışıl yatağımda uyuyordu.

Banyoda işlerimi hallettikten sonra giyinme odama geçtim. Bu gün hava iyiydi ve ben şort giymek istiyordum. Siyah uzun kollu bluz ve beyaz şort alıp üzerime geçirdiğimde ayağıma ise siyah converslerimi giydim.

 Siyah uzun kollu bluz ve beyaz şort alıp üzerime geçirdiğimde ayağıma ise siyah converslerimi giydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Odamdaki boydan aynanın önünde saçımı da at kuyruğu yaptığımda hazırdım. Akşamdan hazırladığım çantamı koluma takarak odamdan sessizce çıkıp merdivenlerden aşağı indim.

Mutfağa girdiğimde Tahmin ettiğim gibi Hediye teyze kahvaltı hazırladığını gördüm. Hediye teyze bana dönüp "Bir şey mi istemiştin kızım?" dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım. Gülümseyip "Ben okula gideceğim babam gile söyler misin diyecektim?" dedim çekinerek.

O da benim gibi gülümseyerek "Tabi söylerim kızım." dediğinde teşekkür edip evden çıktım. Tam bahçeden de çıkacağım da bir adam önümü kesti.

"Nereye gidiyorsunuz Derin hanım?" dediğinde yüzüne bakmak için kafamı kaldırdım. "Okula gidiyorum, tabi izin verirsen." dedim. O ise hala aynı olan surat ifadesiyle "Levent beyin kesin emri var sizi yalnız dışarı gönderemem." dediğinde derin nefes aldım.

Evet o kavgadan sonra Arifin dediklerini Deniz ile birlikte babama anlatmıştık ve o günden beri yalnız dışarı çıkmam yasaktı. Haklılardı da, bana zarar gelmesini doğal olarak istemiyorlardı.

Gülümseyerek "O zaman sen gel?" dediğimde kısa süreli bir tereddütte düştü sonra ağır ağır kafasını sallayıp kabul etti. Bahçeden birlikte çıktığımızda ben kulaklıklarımı taktığımda onun arkamda olduğunu hissediyordum. Telefonumdan Rusça şarkılar açtığımda kendimde mırıldanarak okulun yolunu tuttum.

Öylece yola bakınırken bir yüze takılı kaldım. Çok tanıdık bir yüzdü. Gözlerimi kısıp dikkatle baktığımda bu yüzün Akifin bizi korkutmak için kutuyla getirdiği heykel kafasının aynısıydı. Yani abim Baybars Kandemirdi...

Elleri siyah ceketinin ceplerindeyken sadece bana bakıyordu. Nedense bu içime kötü bir his girmesine sebep oldu ve bakışları beni korkuttu. Aklıma gelen şeyle bunun olmamasını istedim.

O Akife çalışmıyordu değil mi? Ama niye yurt dışında tedavi gören abim buraya gelip bana uzaktan kötü kötü baksın?

Okula geldiğimi fark ettiğimde gözlerimi ondan alıp korumaya teşekkür edip okula girdim ve o bakışları unutmak istedim.

Sınıfa girdiğimde Deniz ile sıramıza yürüyüp yerime oturdum. Çantamdan her hangi bir defter çıkardığımda bir şeyler karalamaya başladım. O gözleri unutmam lazımdı.

Telefonumun çalmasıyla bir süredir çizdiğim resimden kafamı kaldırdım. Ne çizdiğime bakmadan gözlerimi telefonuma çevirip arayan kişiye baktım. Deniz arıyordu. Ve muhtemelen telefon hoparlördeydi. Derin nefes alıp telefonu açtığımda kulağıma götürdüm.

Kızılın HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin