Avcı ve Av

184 26 29
                                        

angst yapmaya karar verdim desem ne yapabilirsiniz ki kerkekkfer 😭😭😭😭😭
..
İyi okumalar.
..
Prens tüm mutluluğunu yaşıyordu. Tanrıya şükür ona güzel bir hayat bahşetmişti. Sağlığı iyiye gidiyordu. Halkını selamlıyordu. Kral ona gururla bakıyordu. Çektiği tüm kötü günlerini unutacak güzel günler yaşıyordu. Artık eski Prens Seokjin yoktu. At üstünde kılıç sallayan, saygı duyulan biriydi. Artık ona bakan gözlerde hüzün yerine mutluluk vardı.  
Ancak düzgün gitmeyen tek şey duygularıydı. Unuttum dediği adam çıkagelmişti. Hiçbir şey olmamış gibi davranamazdı. Kullanılmış,aldatılmış gibi hissediyordu. İlk birlikteliklerinde terk edilmişti ve bu Seokjini yürekten yaralamıştı. Kendini toparlayamazdı eğer arkadaşları ona destek çıkmasaydı,yanında olmasaydı. Taehyungu geri getiren sadece aşkı mı olmuştu yoksa vicdanı mı? Ya da eski konumundan daha güçlü bir konuma geldiği için ondan faydalanmak için mi buradaydı? Seokjin ne kadar ona saf duygularla yaklassa da Taehyung aynı şeffaflıkla karşılık vermemişti. Bu nedenle kötü düşünceleri susturamıyordu. Ancak dünyayı evi gibi gören, bir yere ait olmadığını söyleyen adam ne diye faydalansın ondan? Ya vicdanının sesini susturmak, kendini affetirmek için gelmişti ya da dediği gibi hakikaten sevgisini göstermek için... Ama Seokjin her türlü yaralı, zararlı çıkıyordu burada. Öylece affederse içinde bir şeylerin oturacağını sanmıyordu. Ya da sürgün ettirip hiç görmemeyi de seçemiyordu.
Zamana bırakacaktı biraz da Taehyungun çabasına. Çünkü Seokjin hala bu aşkın acısını yaşıyordu. Kalbime gömdüm dediği aşkı yeniden küllenmişti. Bir ateş gerekiyordu sadece yeniden alev alması için. Tüm her şey Taehyungun elindeydi. Seokjin onu affettigini söylemeyecekti. Çok severse eğer kazanırdı zaten kalbini. Seokjin bu düşüncelerle bile çok büyük tehlikenin altına giriyordu. Bir prensin bir oğlana aşık oldugu duyulursa ne olurdu! Yaşatmazlardı, meydanda ikisini de asardı Kral. Seokjin karşı çıkardı da Taehyung bırakıp giderse onu...gidecek korkusu her an içindeydi. Ve beyni onun daha fazla duygular beslememesini yine gideceğini söylese de kalbine söz geçiremiyordu Seokjin.
 
   "Ne düşünüyorsun öyle?"  Seokjin yanından gelen sese döndü. Namjoon soruyordu.

"Hiç. Hiçbir şey." Namjoon ona inanmadı ama zorlamadı da.   

"Prensim kaldırın kadehinizi. " Jungkook heyecanla konuştu.  Seokjin bardağını uzattı.

"Prense!" Jungkookun arkasından herkes tekrarladı.

"Prense!" Seokjin bardağından büyük bir yudum aldı. Namjoon, Jungkook, Jimin,Changbin ve Seokjin  sarayın en güzel manzaralı yerinde güzel bir akşam geçiriyorlardı.

"Maisan'ı özlüyorum." Dedi Jimin gülümseyerek. Kimse bir şey diyemedi. İnsanın evini özlemesi kadar normal bir şey yoktu.

"Ben de özlüyorum. Orada çok fazla zamanım geçti. " Seokjin Maisanda olmak istiyordu bazen. Sessiz,sakin ve güzel doğası ile başbaşa kalmayı...

"Yoongi ve Hoseok iyidir değil mi? Bizi ziyarete gelirler mi?"  Jimin arkadaşlarını geride bıraktığı için içinde ukte kalmış olmalıydı.

"Merak etme Jimin. Onlar iyidir. Bir gün ziyarete geleceklerdir.'" Namjoon gence destek çıktı.

"Eğer gitmek istersen bir gün gideriz." Jungkookun sözleri Jiminin gözlerinin fal taşı gibi açılmasına neden oldu.

"Gerçekten mi!" Jungkook ve diğerleri güldü.

"Gerçekten." Jungkook derince baktı Jimine. Onun mutluluğu her şeydi. Hem yetim hem öksüz olan Jimini orada bırakmak istememişti. Jimin güzel ve zeki birisiydi. İsterse yine rahip olabilirdi ama Jungkook onu dış dünyayla tanıştırmak istemişti. Maisanın tepesinde,sadece iki köy arasında yaşam olamazdı. 

Two Men In Love Taejin/Vjin [Tamamlandı] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin