Joseon Hanedanlığı...
Dönemin en güçlü Kralı Woo Hyuk'un 4. oğlu Kim Seokjin amansız hastalıkla mücadele eder. Halk ve Kraliyet hüzün içindedir. Kral bu hastalıktan kurtulması için yeryüzündeki tüm hekimleri ağırlasa da sonuç vermez. Ve kral bir g...
Seokjin gerçekten sağlığına kavuşmuş gibi hissediyordu. Daha önce kırgın hissederdi, yorgun, hüzünlü. Şimdi ise güçlü kuvvetli hissediyordu. Sanki deli bir cesur kaçmıştı içine. Namjoon,Jungkook ve Changbin ile birlikte takılıyordu. Hep beraber eğitim görüyor, askerlerle birlikte yemek yiyorlardı. Jungkooka Jimini sorduğunda onu kendi evine yakın bir yere yerleştirdiğini söylemişti. Jimin... Gerçekten küçük cesurdu. Her şeyini geride bırakıp buraya gelmesini beklemezdi. Ancak o bunu yapmıştı. Jungkook ile aralarında olan yakınlaşmayı görüyordu. Keşke birileri de Jimin gibi cesur olsaydı. Gitmek yerine kalmayı seçseydi. Ama insanoğlu işte, yanlış tercihler yapmayı severdi. Jungkook ile birlikte at çiftliğine gelmişti Seokjin. Askerlerin kullandığı atların bakımını görmek istiyordu. İlk defa gelmiyordu ama gelmeyeli de uzun zaman olmuştu. En son on yedi yaşında gelmişti kardeşleriyle ve Kral ile birlikte. At binme eğitimini on üç yaşından beri almışlardı. On yedide son gelişi olmuştu. Çünkü hastalığı o sıralar o kadar artmıştı ki sarayın dışına çıkmadan on sekizini doldurmuştu. Şimdi ise uzun süre sonra geldiği bu yerin değiştiğini çok fark ediyordu. Daha da büyümüştü alan. Çitlerle etrafı sarılmış atlar koşuyordu yavaşça. Bazıları ise yuvalarında idi. Atlara saman veren Seyisi gördü Seokjin.(seyis: atlarla ilgilenen kişiye denir.) Jungkook ile birlikte adamın yanına gittiler. Adam onu gördüğünde eğilip selam verdi. Gülerek konuştu.
"Sağlığınıza kavuşmanıza çok sevindim Prensim. Uzun ömürler dilerim." Seokjin kafasını salladı.
"Atlarla sadece sen mi ilgileniyorsun?"
"Hayır prensim. Üç kişiyiz. Onlar içerideki atların bakımını yapıyorlar. " Jin kafasını salladı. Önüne saman verdiği ata baktı. "Tüyleri ne kadar güzel." seokjin altın gibi parlayan ata baktı. Buralarda böyle bir atın olsugunu bile bilmiyordu. "Sahibi kim?" "Sahibi yok efendim. Onu uzak yerlerden dün sabah getirdik. " Seokjin elini sevmek için uzatmıştı ki at homurdandı. Evet,evet. Ona dokunmasını istemedi. "Biraz dik başlı. Ancak sahibine bağlı hayvandır. Zeki bir hayvan." Seyis efendi ata gerçek bir hazine gibi bakarken diğerlerinin de farkı yoktu.
"Onu hazırla Seyis efendi. Binmek istiyorum." Adam şaşkınca ona döndü.
"Üstünden atabilir Prensim. Henüz buraya alışmadı bile."
"Ben onu dizginlerim. " Seyis kararsız kalıp Jungkook a baktı. Jungkook kafasını salladı. Atı yerinden çıkardı. Ipi sıkıca tuttu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Diğer atların olmadığı bir alana götürdüler atı. Seyis zorla tutuyordu ipi. Başka birisi geldi. Eyeri atın sırtına koydu. "Efendim emin misiniz?" Seokjin cevap vermedi. Ata yaklaşıp alnını sevdi. Ne güzel bakıyordu. Gördüğü en güzel attı bu. "Benim olursan çok güzel bakarım sana. En güzel elmaları bile yersin." Seokjin gülümsedi. Ardından ayağını koyarak atın üstünde yerini aldı. Jungkook ve seyisler sıkıca tuttu atını.