• 2

39 3 68
                                    

Sapital
-

"Onu mu bekliyorsun?"

Helene kapıya yaslanıp pencereden dışarıyı izleyen Lilia'ya seslendi. Odaya girdiğini bile farketmeyecek kadar dalgındı. Bir kaç hafta geçmesine rağmen, o yakışıklı çocuk bir daha uğramamıştı. Helena, onu düşündüğünden neredeyse emindi.

Lilia, odasındaki yabancının sesini duyduğunda yarım kalan işine devam edip botlarının diz kapaklarına doğru çekiştirdi.
"Neden bekleyecek mişim onu?"

"Kimi diye sormadığına göre baya etkilenmişsin bu adamdan."

Helena bir kaç adım atıp yatağa yanaştı ve kenarında oturup botları ile uğraşan arkadaşına baktı.

"Sana işime yaramayan biriyse aşık olmanın gereksiz olduğunu söylemiştim."

"Bence tam aksine" dedi Helena. Lilia soru bakışlarını ona çevirdiğinde ekledi "Aradığın kişiyse aşık olmayacaksın tabi, sonuçta düşmanın. Ama omuzunda yıldırım dövmesi yoktu dedin. Demek ki bu adam Akasa'lı değil."

"Mümkün değil."
Lilia doğrulup elbisesinin eteğini aşağı bıraktı. Sonra yatağa yanaşıp üzerine bıraktığı pelerinini aldı "Mavi gözler asla yanıltmaz. Ayrıca onu beklemiyorum. Araziye gideceğim. İşlerimi düşünüyordum."

Helena pelerinini giyinen arkadaşını izlerken başını hafifçe salladı. Yüzünde inanmıyormuş gibi bir ifade vardı. Lilia çok işi olmasa kalıp onunla laf dalaşı yapabilirdi ancak ekin arazileri konusunda bay Jadon ile konuşması gerekti. Bu, fakir Sapital halkının kışın aç kalmaması için önemliydi. Şehire inen Akasalıların dikkatini çekmeyecek gizli ancak verimli topraklarda ekim işleri yapılmalıydı. Babasının verdiği defterde verimli toprakların yerleri vardı, ancak Akasadan gelenlerin bu topraklara sahip çıkabileceği akıl edilmemişti. Bu işi çözmek defterin sahibi olarak ona düşüyordu.

"Bay Jodan ile buluşup döneceğim. Dikkatini çekecek bir durum olursa bana haber gönder. 5.sokağın yanındaki arazide olacağım."

"Yani mavi göz gelirse mi demek istiyorsun?"

Lilia kapı kolunu sertçe çekerken dönüp Helena'ya baktı. Küfür etmek istiyordu ancak sevimli bir şekilde sırıtan arkadaşına kıyamamıştı. O da gülümsedi.

"Gelirse senindir. Dilediğin gibi kullanabilirsin."

Odadan çıktığında odada Helenanın kahkahası yankılandı.

*

5.sokak oldukça fakir insanların konumlandığı, merkezden uzak bir yerdi. Meyhane merkezde olduğu için Lilia buraya atla gelmek zorunda kalmıştı.

Henüz sonbaharda olmasına rağmen hava oldukça sıcaktı. Attan inip güneşin altında kavrulan araziyi incelemek için bakındığında, Lilia'nın gözüne birkaç aynı giyimli genç takıldı. Araziye doğru adımlamak istediğindeyse, adamlardan ikisi önünü kesti.

"Giriş yasak." dedi, nispeten uzun olan. Lilia kaşlarını çattı. "Lord Theon kimseye giriş izni vermiyor."

Theon'un adını duyduğunda, alaycı bir ifade yüzüne yayıldı. Ardından hızlı ve sert bir şekilde adamları itip "Sikmişim Theon'u!" diye bağırdı ve araziye doğru adımladı.

"Prenses Lilia" diye ellerini bir birine kırpıştıran, iyi giyimli, uzun boylu, zayıf adam ona doğru adımladı ve karşısında durdu "Eski ve yarım da olsa sen prensessin. Yakışıyor mu böyle konuşmak sana?"

Lilia yüzünü kapatan kapüşonunu öfkeyle geri itip "Bu ne cüret?" dedi "Arazi işi ile ben ilgileniyorum sen de kim oluyorsun?"

"Arazi işleri ile ilgilenmemi isteyen bayan Betty, yoksa bu sıcakta cildimi lekelemezdim, biliyorsun ben bir Lordum. Bakımlı olmam gerekiyor."

Break the slanderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin