★ / özgür sevgi

28 2 0
                                    


09102022

"İşim bitti."

Chanhee kafasını kurcaladığı kitaptan kaldırırken Juyeon emin olmayan adımları eşliğinde karşısına oturmuştu.

Chanhee işi bitene kadar beklemişti onu. Juyeon ise söz verdiği gibi özgür bırakmıştı sıkışıp kalan ruhunu.

"Çok çalışıyorsun."

Chanhee'nin cümlesiyle gülümsemişti Juyeon. Farkında bile olmuyordu zaman zaman.

"Bunu nereden biliyorsun?"

"İki işte birden çalışıyorsun. O mağza ve burası."

"Zor değil."

Chanhee bundan emin değildi. Sırtını ardındaki duvara yaslarken gözlerini kapamış ve kollarını göğsünde birleştirmişti.

"Geldiğimizden beri dinlenmedin bile. Bayılırsan kılımı kıpırdatmam."

Juyeon karşısındaki bedenin cümlesiyle kafasını kaldırmış ve Chanhee bakmasa bile yüzüne bakmaya başlamıştı. İstemsizce gülmüştü duyduklarına.

"Çok kibarsın."

Siyahlara bürünmüş gencin saç tutamları örtmüştü gözlerini. Hafifçe gülmüştü oda. Güzel görünüyordu. Fakat kendisininde en az Juyeon kadar yorgun olduğu her halinden belliydi.

"Mağzadaki bayrağı parçalayan çocuk bunu neden yaptı?"

Konuyu değiştirmişti. çünkü dinlenmek istediği pek söylenemezdi. Yalnız kaldığında kafayı yiyecekmiş gibi oluyor, tanıyamıyordu kendisini. Düşüncelerin içinde kaybolmaktansa yalnızca meşgul ediyordu zihnini.

"Neden mi? Çünkü nefret ediyor. Çocuk bile anlamış bu saçmalığı-

Juyeon ilk defa gülmesine mani olamıyordu karşısında oldukça ciddi görünse bile Chanhee. Çok gülen bir tip değilken üstelik, gülerek bölmüştü Chanhee'nin cümlesini.

"Ben ciddiyim."

Gülmesini beklemeden yarım kalan alaylı cümlesiyle afallamıştı Chanhee. Juyeon hiç şüphesiz kısılan gözleri ve kıvrılan dudaklarıyla mükemmel görünüyordu. Kapadığı gözlerini aralamasıyla karşısındakinin gözlerinden alamamıştı bakışlarını.

Fazla sorgulamadan değişen konuya ayak uydurmuştu. O gün açıklayamayacak kadar acelesi vardı ve durum oldukça yanlış anlaşılmıştı. Zararı karşılamak için Juyeon'un telefon numarasının istemesine karşılık yalnızca gitmesi istenmişti.

"Sevdiğin kitabın bir topluluk tarafından sahiplendiğini düşün."

"Söz konusu sevgi. Benzetme yapılamayacak kadar derin."

Söz konusu sevginin benzetme yapılamayacak kadar derin olduğunu oda biliyordu. Fakat yaptığı benzetme sevginin kısıtlanan özgürlüğü içindi. Bitirmek istercesine devam etmişti.

"Okumak istersen o topluluktan biri olarak görüleceksin okumak istemezsende o topluluğu dışladığını düşünecekler. Ama yapmak istediğin tek şey sevdiğin kitabı okumak. Hiçbir şey düşünmeden."

"Gökkuşağını sevdiği için mi öfkeli bu kadar?"

"Daha küçükken kaybettiği annesinden kalan tek hatırası gökkuşağıymış."

Kaybetme duygusu yeterince can yakarken hayatındaki en değerli varlığın erkenden ayrılmasının empatisi dahi yapılamazdı.

"Gökküşağını çok severmiş annesi. Öldükten sonra oğluna kalan bir gökkuşağı rozeti varmış. Fakat durum çok yanlış yerlere kaymış. Annesinden gökyüzündeki özgürlüğü miras alan çocuk, yeryüzünde kısıtlanmış ve yargılanmış."

Juyeon'un onu anlayabildiğini düşünüyordu. Bu durum onu üzüyordu. Zaten yorucu ve kötü bir gün geçirmişken iç çekerek camdan dışarıyı izlemeye başlamıştı.

"Çok sahiplenmemek lazım."

Diye mırıldanmıştı uzatmaya gerek duymadan.

"Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan."

Juyeon'un cümlesiyle gülümsemişti burukça. Gözlerini tekrardan kapatarak tuhaf bir şekilde iyi hissettiği bu anın kaybolmamasını dilercesine aralamıştı dudaklarını.

"Canın yanmaz o zaman."

"Sen ne düşünüyorsun peki?"

"Gökküşağının çalınması konusunda mı?"

Omuz silkti.

"Daha önce hiç düşünmemiştim. Yalnızca özgür sevginin kalıplara sokulmasından hoşlanmıyorum. Bir simgeyle sınırlanmasınıda. Ruhlarımız olabildiğince özgürken sevgiyi neden sınırlayalım?"

"Bu nedenle gökküşağını kullanıyorlar. Özgür renkler var içinde."

"Neden özgür renklere ihtiyacı olsun özgür sevginin?"

23102022

çok sahiplenmeden çok ait olmadanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin