1. bölüm

1.4K 138 56
                                    

Nocturne in D-Flat Major "Un rêve"- Eric Christian♫

At arabası kasabanın ortasında durduğunda çığlık ve haykırış sesleri yükseliyordu. İndiğim sokağın karşısındaki evden iki tabutla birlikte kasaba halkı çıkmaya başladığında bunun bir cenaze olduğunu anladım. Tabutlardan biri büyük biri ise ona nazaran daha küçüktü, kasabanın erkekleri tarafından sırtlanılmıştı. Bütün gürültünün sebebi ise tabutların arkalarından kendini paralayan orta yaşlı bir kadındı.

"Bir iblis, gece kocası ve çocuğuna saldırmış." Hemen yanımda duran adam bir ahbabıymışım gibi benimle konuşmaya başladığında ona döndüm, oldukça iyi giyimli biriydi. Pahalı olduğu belli bir kaban, üzerinde bilindik bir ismin yazılı olduğu şapka ve tutma yeri deri bir baston taşıyordu. "Tanrıya şükürler olsun ki Hellsing rahiplerinden birileri hızlı yetişmiş, kadın ve küçük oğlu kurtarıldı."

"Kocası ve diğer çocuğu öldürüldüyse buna gerçekten şükredebilir miyiz?" merakımla sorduğum bir soru değildi, öylece sormuştum.

"Tüm aileyi de kaybedebilirdik fakat elimizde sağlıklı bir kadın ve çocuğu var."

"Bir daha evlenmediği takdirde çocuğunu doyuracak yemek ve parayı kazanamayacak bir anne ve okula gitmek yerine kim bilir ne tür işlerde çalışacak olan bir çocuğun sağlığına şükredelim o zaman."

"Biliyorsunuz," dedi yüzünde yarım bir gülümsemeyle beni süzerek, "Fakir sınıf olmazsa bizim gibi orta sınıflar, orta sınıflar olmazsa da zenginler doyamaz."

"Zenginler olmazsa da soylular..." diye tamamladım lafını, hemen ardından da kendimi tanımadığımı hatırlayarak elimi uzattım. "Taehyung V. Hellsing."

"Hugo Cawley." dedi elimi sıkarken, "Kiliseden olmalısınız fakat sizi buralarda hiç görmedim."

"Bir süredir doğudaydım, büyükbabamın hastalığı nedeniyle ziyarete geldim."

"Ah, Peder Abraham'ın torunu olmalısınız!" Birden şakıyarak ellerime sarıldı, "Sizden çok bahseder. Anneniz Irene'i hatırlıyorum, kasabanın en güzel kadınıydı. Güzelliği olduğu gibi size geçmiş."

"Teşekkür ederim."

"Buyrun, kiliseye kadar size eşlik edeyim."

Hugo Cawley'in önderliğinde kiliseye kadar yürürken bir yandan da kasabayı inceliyordum. Cawley ismi basım ve kitapla ilgili her yerdeydi. Cawley kitap evi, Cawley gazetesi ve Cawley yayıncılık gibi birçok farklı dükkan vardı.

Hugo Cawley'nin benimle derdini anlamak hiç de zor değildi, muhtemelen İncil basmak istiyor fakat büyükbabam Cawley'le anlaşmıyordu. Bu varlıklı tüccar da benim dostluğumu kazanıp büyükbabamı ikna etmemi umuyor olmalıydı.

Yol boyunca konuşup işlerinden bahsetmiş, kilisenin önüne geldiğimizdeyse müsaademi isteyip beni kilisenin dev parmaklıklarının önünde yalnız bırakmıştı.

Hellsing Kilisesi.

Korkunç bir yerdi, siyah demir parmaklıkları tüm bahçeyi çevreliyordu, bahçenin içinde büyükbabamın iblisleri uzak tuttuğuna gönülden inandığı, küçükken korkudan yanlarından geçemediğim melek heykelleri vardı. Nereye gidersem gideyim beni izliyorlarmış gibi hissederdim. Doğuda alışkın olduğum gibi renkli lale ve güller yoktu bahçede, sarmaşıklar ve dikenler vardı. Batıda hava her zaman kapalı olduğundan tanrıdan çok şeytanın evini anımsatıyordu Hellsing kilisesi.

İç çekerek demir parmaklıkları ittiğimde yağlanması gereken kapıdan büyük bir gürültü yükseldi. Bugün cumartesiydi, çoktan yarın için hazırlık yapılmaya başlanması gerekiyordu fakat etrafta kimseler yoktu. Kilisenin merdivenlerini usulca tırmanıp tahta kapıyı ittiğimdeyse altarın tam ortasındaki dev çarmıha gerilmiş Isa sütununun önünde dua eden Rahibe Katheryn'i gördüm.

Alucard || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin