"Keşke ne?"

"Keşke babam senin baban gibi olsaydı." Dudaklarım kıvrıldı. Onun ise üzüntü yansıdı harelerine. "Öyle olması için her şeyimi feda ederdim." Gözlerini kaçırdı. Ardından tekrar başımı omzuna çektiğinde yan bir şekilde yanağını yasladım. Saçlarımı okşamaya devam etti.

"Dylan." dedim. "Ben on sekiz olduğumda, hemen evlenelim mi? Sonbaharda?" Aklıma nereden gelmiştü bilmiyorum ama yapmak istiyordum. Seneye zaten son sınıf olacaktık. Ondan sonra da birlikte üniversiteye giderdik.

"Bana evlilik teklifi mi ediyorsun?" Yüzümdeki umut kırıntılarını engelleyemezken başımı salladım. "O zaman bebeğimin teklifini kabul etmeliyim." Başımı omzundan bu sefer ben çektim ve baktım gözlerine.

Elleriyle yanaklarımı kavradı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Uzun bir süre, yaz gecesi rüzgarı çıplak bedenlerimizde eserken balkonda oturduk, birbirimize sahip olduk.

Uzun zaman sonra geçirdiğim tek huzurlu gecelerden biriydi.

***

Annem doğum yapıyordu ve çok heyecanlıydım.

"Tamam." dedim çantama bir şeyler atarken. Telefonu kulağım ile omzumun arasında sıkıştırdım. "Geleceğim hemen, sen orda dur."

"Alayım mı seni arabayla?" diye sordu abim karşı taraftan.

"Frank'e kim bakacak? Kal işte, ben kendim gelirim." Babam doğumda annemin yanındaydı ve her şey birden ani bir şekilde gelişmişti abimin dediğine göre. Doğumun başladığını anladığında annemi abim evden hastaneye götürmüştü ve yarım saattir ordaydılar. Ben de abimlerim evinden hastaneye geçecektim.

"Bu arada sana gelince söyleyecektim ama şimdi söylesem daha iyi olur." Kaşlarım çatılırken elimdeki çantayı indirdim. "Dylan bugün hastaneye geldi ve babamla konuştu." Şaşkınlıkla kaşlarımın çatılmasını engelleyemedim.

"Ne?" Ardından içimi korku kapladı. "Birbirlerine bir şey yapmadılar, değil mi?" Bana söylememişti. Neden böyle bir şey yapmıştı ki?

"Odadan çıkarken sakin duruyordu. Galiba ne konuştularsa iyi geçmiş." Başımı salladım. Bununla sonra ilgilenecektim çünkü şuan başka önemli bir konumuz vardı. Annemin doğum yapması gibi.

"Tamam, ben geliyorum on beş dakikaya. Görüşürüz." Telefonu da kapatıp sırt çantama attım ve evin kapısını açtım. Üstüme düşen gölge ile gözlerimi çantamdan çekip başımı kaldırdığımda, gördüğüm kişi ile çanta elimden düştü. Geriledim.

"Ne işin var burda?"

Üstüme doğru gelmeye başladığında bana ne kadar geldiyse, o kadar uzaklaştım ondan. Kalbimi ve vücudumu korku salmaya başladı. Arkamı dönüp yukarı koşmaya çalıştım ama kolumdan tutup bedenimi sertçe duvara yasladı. Acıyla dudaklarımdan ufak bir inleme dökülürken dişlerimi sıktım.

"Amca, ne yapıyorsun?" Bakışları normal değildi. Nefes nefese kalmaya başlamıştım. "Gitmem lazım. Beni korkutuyorsun. Lütfen."

"Biliyor musun Thomas?" Yüzünde yamuk bir sırıtma yayıldı. "Benden şikayetçi olduğun için beni hapise tıktıklarında, çıktığımda seni öldüreceğime yemin ettim." Başını iki yana salladı. Kuruyan dudaklarımı ıslattım hızla.

"Düzgün düşünemiyorsun. Bırak beni." Kafası iyi gibi bakıyordu. İnsanların en çok bu halinden korkulması gerektiğini en iyi ben biliyordum.

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now