02102022★
"Artık yeterince yaşlandım. Gücüm onu korumaya yetmiyor."
Chanhee uykuya dalmış çocuğun elindeki kesikleri temizlerken geçici bir sargı beziyle sarmaya başlamıştı yaralarını. Yaşlı adam battaniyeyi torunun üzerine örttükten sonra Chanhee ve kendisi için demlediği ıhlamuru almaya küçük sobasına yönelmişti.
Fakat yaşlı komşusu kendisine haksızlık ediyordu Chanhee'ye göre.
"Bunun sizinle bir ilgisi yok. Öfkesi önüne geçemeyeceğiniz kadar büyük."
Yaraladığı elini sarmayı bitirdiği çocuğu saçlarını karıştırdı ayağa kalkıp rahat koltuklardan birine otururken. Kanı deli akan korkusuz torununu korumaya kimsenin gücü yetmezdi.
"Taşınmayı düşünüyorum. Başka bir okul ve yabancı olduğu başka bir yer..."
Chanhee parmakları arasındaki sıcak bardağı şimdilik üşüyen elini ısıtması için öylece dizlerinin üzerinde bekletirken sonbaharın ortasında beliren gökkukaşığını işaret ederek aralamıştı dudaklarını.
"Gökküşağından kaçamazsınız."
Gökyüzünde olan hiçbir şeyden kaçınılmazdı gerçi. Asırlar boyunca tanrının dahi gökyüzünde olduğuna inanmıştı insanlar. Şimdi tüm canlı renkleriyle beliren gökkukaşığı yaşlı adamın gözlerinde parıldamaya başlamıştı. Gülmüştü mahçupça.
"Böyle bir doğa harikasından kaçmak istemek dahi üzücü."
"Burayı sevdiğinizi biliyorum. Dünya değişmeyecek. Torununuz durumu er ya da geç anlayacaktır."
"Daha fazla zarar görmesinden korkuyorum. İnsanlar torunum hakkında yanlış düşünecekler."
İkiside öylece gökyüzünde beliren gökkukaşığını izlerken Chanhee arkalarındaki koltukta öylece uyuya kalan çocuğa bakmıştı bir süre. Bunu izlemek en çokta annesini özleyen bu küçüğün hakkı olmalıydı. Kim bilir belkide oğlunun yanan canını hisseden annesinden gelen bir mesajdı.
Daha önce sonbaharda beliren bir gökkukaşığına hiç rastlamamıştı bile Chanhee. Uzun zamandır gözlerine alıştırılan bu renkler gökyüzünde daha güzel ve saftı üstelik. Küçük komşusundan bu anı çalmaya hakkı yoktu. Yanına adımlayarak saçlarını karıştırmış ve seslenmişti.
"Annenden bir mesaj var. Gökyüzüne bakmalısın."
O gün gökkukaşığı, gökyüzünden silinene dek renklerine kucak açan tek kişi annesinin anılarıyla büyümeye çalışan küçük çocuktu.
Özgürce seven, gökkukaşığını özgür olduğu yerde saygıyla izleyen tek kişi o çocuktu.Chanhee ise bahçede hep huysuzluğunu gördüğü çocuğu neşeyle kahkaha atıp annesine hayallerinden ve yapacaklarından bahsederken öylece oturmuş onu izlemişti yalnızca.
Kötü biri değildi. Fakat dünya kimse için değişmezdi.
"Yol rüyanı alıp götürmeyi reddetmiş olmalı."
Yaşlı adam düşünceli ruhun omzuna dokunarak evinde unuttuğu ceketini uzatmış ve yanında durarak torununun neşesini izlemeye katılmıştı.
Derince bir nefes alarak onaylamıştı Chanhee yaşlı komşusunu. Öyle olmuş, hatta yol rüyasını gerçek bile kılmıştı.
"Rüyanızda gördüğünüz tanımadığınız bir kişinin gerçek olduğu bir durum yaşadınız mı hiç?"
"Korkunç bir rüya olduğunu söylemiştin. Korkmuş olmalısın."
Korkmuştu. En az rüyasında gördüğü kadar güzeldi. En az rüyasında hissettiği varlığı kadar gerçekti. İşte bu çok korkunçtu.
"Öyleydi..."
"Kimdi o? Ruhunu korkutan rüyanın neresindeydi?"
"Tanımıyorum efendim. Deliler gibi aşıktım sadece. Daha önce kimseye karşı sevgi beslemeyen ruhum rüyamda onun ruhuna bağlıydı sanki."
Güldü. Korkunç gelen kısmı elbette bu değidli.
"Daha önce kimseyi sevmedim Bay Kang. Kimsenin sevgisine güvenmedim bile. Rüyamdaki kişiyi tüm saflığımla seviyordum ve bu güven duygusu tuhaftı... Fakat nedenini bilmediğim bir şekilde kayboluyordu. Ne elini tutabiliyordum nede saçlarına dokunabiliyordum... Yok oluyordu yavaşça."
Korkunç olan...
"Korkunç olan şey gidişini kabullenmek istemeyişimdi. Rüyadaydım ama içimde bir yerlerde kendimle onu tanımadığıma dair savaş veriyordum. Canım öyle yanıyordu ki... yok oluşu öyle etkiliyordu ki."
Ve daha da korkunç olanı...
"Uyandığımda rüyamdaki hislerim değişmemişti. Öyle korkunç geldi ki bu duygu... hala rüyada olduğumu düşündüm bir süre. Ama her şey gerçekti. Bugün torununuzun kaçtığı kişi oydu. Her şeyiyle aynıydı."
Yaşlı adam şaşırmıştı. Chanhee'yi az çok tanırdı. Anlattıklarında, hissettiklerinde ve duygularında oldukça samimiydi.
"Ruhun hala orada."
"Bu beni korkutuyor."
"Onu yeniden kaybetmekten mi korkuyorsun yoksa onu gerçekten sevdiğini düşündüğün için mi?
"Her ikisi içinde. Şu an bunu konuşmak bile korkunç değil mi?"
Chanhee hissettiği sevgiden korkuyordu. Rüyasındaki bedenin gerçekliğinden korktuğu gibi. Canı hala yanıyordu.
★
03102022