31. Bölüm

125 5 0
                                    

Kollarımın arasında sarıldığım bedenin saçlarından gelen yumuşak koku beni asıl olmam gereken yerdeymiş gibi hissettrirken huzurla gözlerimin kapanmasına engel olamadım. Kalbimin hızı arşa çıkarken bundan endişelenmeden ve bunu umursamadan uzun zamandır özlemini çektiğim bedene daha sıkı sarıldım. Nasıl dayanmıştım 1 buçuk yıl, şuan ona yaklaşmanın verdiği huzurla daha da şaşkındım. Son kez ciğerlerime derin bir soluk daha gönderdikten sonra yavaşça ayrıldım.

"Ağabey kemiklerim kırıldı ama bu ne?"

Yalandan dudak buzerek cevap verdim.

"Şuan da benim kalbim kırıldı. Kemiklerin mi daha önemli yoksa kalbim mi ha küçün hanım?"

Sinsice sırıttı.

"Kemiklerim tabi ki de."

Hafifçe koluna vurmamla kahkaha attı.

"Tamam kızma gel ben de senin kemiklerini kırayım ödeşelim."

Cevap vermeme izin vermeden bana göre küçük olan bedeninin belime sarılmasıyla olduğum yerde kalakaldım. Kolları benim ona yaptığım gibi beni sıkmaya çalışsa da başarısız oluyordu ve bu komiğime gittiği için kendimi tutmadan gülmeye başladım.

" Aman Allah'ım tüm kemiklerim kırıldı imdat!"

"Benimle dalga geçme kas yapıp dönerim."

"Fark etmez sen yeter ki dön."

Tam o sırada annem dayanamayıp onu kendine çekip sarılmasıyla konuşmamız bölündü.

Yazın en sıcak zamanları yaşanırken içimi daha da sıcacık edecek bir olay olmuş, Esma bize tatil için Türkiye'ye döneceğini iki gün önce haber vermişti. Her ne kadar uzun zaman yanımıza uğramadığı için azarlansa da üniversitenin ne kadar yoğun olduğunu biz de biliyorduk. Burada okuması da güzel olurdu ama yurt dışında okumasının önünü açacağını düşündüğümüzden ve eğer isterse bir şirkete rahatlıkla girebileceğinden bunu göze almıştık.

Sabah ise eve varmış, herkesle tek tek hasret gideriyordu.

Peki bu bir buçuk yıl nasıl mı geçmişti? Ne siz sorun ne ben söyleyeyim...

Günümün elbette ki yarıdan fazlası onu merak etmemle geçmiş ve akşam da onu aramamla sonuçlanmıştı. Çoğu zaman okulda olduğundan ya da ders çalıştığından telefonu açamıyor, onun yerine özür mesajları gönderiyordu. Bazen de telefonu meşkul oluyor, o sıralarda da Aras ile konuştuğunu söylüyordu. Tabii bir de Aras denen çocuk vardı.

Anladığım kadarıyla Esma’nın ona karşı hisleri vardı. Hayır sıradan hisler değildi bunlar, yoğun hislerdi. Tıpkı benim ona beslediğim türdendi...

Yanlış hissettiriyordu ama bu hayatımın doğrusu gibi geliyordu. Onu seviyordum, tüm kalbimle ve bu beni bir yandan da ikileme düşüyordu. Sonuçta beni ağabeyi olarak görüyordu ve bu bizim açımızdan imkansızdı. Tek istediğim sadece onun mutlu olması. Her ne kadar onu kendime saklamak istesem, bu ne kadar yanlış hissettirse ve canımı yaksa da içimde büyüyen sevgiye asla söz geçiremiyordum. Kabulleniş zordu ve acı veriyordu...

"Hadi içeriye geçelim yemekte hasret gidermeye devam edersiniz artık."

Annemin dediğini onaylandıktan sonra Esma belime sarılmış beraber içeriye giriyorduk. Tam o sırada birinin bağırmasıyla hepimiz duraksadık.

"ESMA!"

Şaşkınlıkla arkama dönerken belimdeki kolların gevşediğini sonra tamamen  kaybolduğunu hissetmem bir oldu. Kendimi boşlukta hissederken sesin sahibi çoktan Esma’ya sarılmış, tıpkı benim yaptığım gibi derince korkusunu solumuştu saçlarından. İçimden bir şeylerin koptuğunu hissederken kendimi tutmak için yumruklarımı sıkmıştım . Biliyordum, karışmaya hakkım yoktu.

Küçük AşkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin