"Pişman"

31.8K 1.6K 325
                                    

Kapı çaldığında gülerek kapıya doğru ilerlemiştim, Buket'le Selman'ın doğum gününü kutlamıştık ve o eve gitmek için konaktan ayrıldığında ben de eve girmiştim. Salona bile henüz girememiştim ki, zil çalmıştı. Buket'in her zaman ki gibi telefonunu unuttuğunu düşünerek kapıyı açmıştım.

Karşımdaki kişi Buket değildi, görmeyi en son beklediğim kişilerden biriydi. Gülümsemem yavaş yavaş dudaklarımdan silinirken öylece karşımdaki kadına bakmaya devam ediyordum.

"İçeri davet etmeyecek misin?" diye sormuştu Dilber hanım, ciddi bir ifadeyle gözlerime bakarken. Burası zaten onun bize verdiği evdi, davet etmemek gibi bir şansım yoktu ama şaşkınlıktan ne yapacağımı bilememiştim. Annem konaktaydı babam da şirkette. Onun burada ne işi vardı anlamıyordum. Bir şey söyleyemeden kenara doğru çıkmış ve kapıyı biraz daha aralamıştım ama beni asıl şaşırtan hemen yanında duran Berfin olmuştu. Bana kısa bir bakış atıp Dilber hanımla birlikte içeri girmişlerdi. Kapıyı kapatırken etrafa bakmıştım, annemin buralarda olmasını isterdim ama onun bu saatlerde konakta yoğun olduğunu biliyordum.

"Kahve içer misiniz?" diye sormuştum salona geçip oturduklarında. Ne diyeceğimi de bilmiyordum, özellikle Berfin'i görmek bana tuhaf hissettiriyordu. Azad'a ne kadar aşık olduğunu biliyordum, hata sırf bu yüzden bile kaçmama yardım etmişti.

"Soğuk bir şeyler getirsen daha iyi olur." diyerek arkasına yaslanmıştı Dilber hanım, saçlarını arkaya doğru atarken. Başımı hafifçe sallayıp mutfağa gitmiştim.Ne söyleyeceklerini bilmiyordum ama annemin burada olmaması belki de daha iyiydi. Onların iyi şeyler söyleyeceğini hiç sanmıyordum, ailem bu aile yüzünden yeterince üzülmüştü ve daha fazla üzülmelerini de istemiyordum. Düşünceli bir şekilde bardaklara annemin evde yaptığı limonataları doldurmuş, içine bir kaç buz ve birer tane nane yaprağı atmıştım. Tepsiye koyup salona gittiğimde önce Dilber hanıma sonra da Berfin'e doğru uzatmıştım. Berfin limonatasını alırken uzun uzun bakmıştı yüzüme. Kötü bir şekilde bakmıyordu ama onun üzgün olduğunu gördükçe ben kötü hissediyordum. Gözlerinin alyansımda takılı kaldığını görünce ilerleyip karşılarındaki koltuğa oturmuş ve ellerimi birbirine kenetleyerek alyansımı saklamıştım.

"Senden bir şey rica etmeye geldim." demişti Dilber hanım, öz güvenli bir tavırla gözlerime bakarak.

"Söyleyin," derken içten içe şaşırmıştım. Rica etmek ve Dilber hanım oldukça uzak şeylerdi. Ona kötü biri demiyordum, ama bizden çok farklılardı. Tek derdi hergün bir elbise seçmekti, saçı makyajı, itibarı, yadım kuruluşlarında insanlara göstererek yaptığı yardımlar. Onun dertleri sadece bunlardı.

"Azad seninle resmi nikah yapacağını ve bir düğün gerçekleştireceğini söylüyor." diyerek elindeki bardağı kenara bırakmıştı. Böyle bir konuda neden benimle konuşmaya geliyordu? Onun da söylediği gibi bunları söyleyen ya da isteyen ben değildim, onun oğluydu.

"Benden ne istiyorsunuz?" diye anlamayarak sormuştum. Berfin arkasına yaslanmış ve sessizce konuşulanları dinliyordu.

"Sayende bizi dinlemiyor, fikirlerimize uyacağını sanmıyorum. Sen ona bu nikahı istemediğini ve düğüne de asla katılmayacağını söyle." demişti emir verici bir sesle. Her kelimesinde ayrı bir şok yaşamıştım o kadar aşağılanmıştım ki odama kaçıp kendimi kilitleyesim gelmişti. Ne vardı ki artık bunu yapacak bir sabra sahip değildim, o kadar zorluk çektikten sonra bu lafların hiçbirini haketmiyordum. Oğluna söz geçiremedikten sonra buraya gelip bana emirler yağdırabileceğini mi sanıyordu?

"Sizin de söylediğiniz gibi, bunların hepsine oğlunuz kendi karar verdi. Beni konaktan kaçırıp zorla nikah kıyarken engel olabildiniz mi ya da onu peşimi bırakması için ikna edebildiniz mi?" diye sormuştum gözlerimi bile kırpmadan gözlerine bakarken. "Siz hiçbir  şey yapmadınız ama ben ve ailem oğlunuzun beni bırakması için her yolu denedik, yine de engel olamadık ve ne kadar istemesem de artık onunla evliyim."

SEVECEKSİN  (Köy serisi I ) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin