Y/N: Answer the phone. Jungkook, you're no good alone. Why are you sitting at home on the floor?
Merhaba Papatyam...
Bugün beni evine davet ettin. Ve ben de senin evine, kokuna koşarak geldim. Görüşmeyeli 1 ay olmuştu. Güzel bir balayı geçirdiğin için mutluydum. Ama beni arayıp sormaman beni incitti. Yine de geldim kapına.
Fakat kapıda gördüğüm bedenin... Beni hayal kırıklığına uğrattı. Zayıflamış, saçların seyrekleşmiş ve gözlerinin altı çökmüştü. Benden ayrıldın, benden acı verici bir şekilde kopardın kendini ama neden Taehyung, neden mutlu değilsin?
Bana kapıdan geçmem için yol verirken gülümsedin. Ama neden gözlerindeki acıyı kapatamadın. Ne oldu sana? Ne oldu da 1 ayda bu denli yalpaladın?
Bu soruyu benim sana sormam lazımken sen bana sordun. Bana 'neden bu kadar zayıfladın?' diye fısıldadın kulaklarıma. Cevabını biliyordun. Biliyordun lakin yine de sordun.
Ben sana sormayayım diye...
Evini gezdirdin sonra bana. Eşinle olan odanı gösterdin. Hiç utanmadan. Sanki onca acıyı çekmiyormuşum, çekmiyormuşsun gibi...
Taehyung, sana ne oldu?
O yıkmaktan korktuğun hayatına ne oldu da bu hale geldin?
Bugün mutluluğunu gösterseydin bana daha az üzgün olurdum. Ama sen bugün bana kendini açtın. Sırf sadece acı çekenin ben olmadığımı göstermek için bana kendi yaralarını açtın.
Bir adım attın sanki bana. Ama... Ama ben kararımı çoktan verdim papatyam. Hatta sen de bu karara imza attın. Şimdi kim oluyorsun da ellerime umut bırakmaya çalışıyorsun?
Nasıl olur da senin başka tenlere dokunmuş tenini isterim. Taehyung, ben seni geri istemiyorum. İmzanın son anına kadar seni geri istedim fakat şimdi asla seni geri istemiyorum. Çünkü bir gururum var ve senin de bir eşin.
Bana bunu yapmaya hakkın yok.
Sen artık benim bildiğim, tanıdığım ve aşık olduğum kişi değilsin.
Sorgulayabilirsin beni, 'hani nefret etmiyordun benden' diyebilirsin. Ben de sana o zaman şunu söylerim. 'Ben senden nefret etmiyorum ki, ben sadece eski sana aşığım yeni sana ise alışkın değilim.
Bana eski sen asla bugünkü gibi 'Kal' demezdi kollarımdan çeker yatağın en içlerine atar sarılırdı bana. Ama eski sen sadece ben tarafından keşfedilmiş biriydin. Yeni sen ise...
Neden kalsaydım ki? Eşini aldatman için mi? Beni bu denli umutsuz gördüğün için mi? Bana acımadın ama eşine de mi hiç acımıyorsun?
Neden mi kalmadım Taehyung. Ben de senin bildiğin eski kişi değilim. Senden başka birine dokunmadım, dokundurtmadım ve keşfedilmedim ama senin yüzünden duygularım bin parçaya bölünüp yanlış yerlere tutundular.
Eski biz olsak papatyam... Eski biz olsak cümlelere bile ihtiyacımız olmazdı. Sadece beden dilimizle bile anlaşabilirdik.
Eski sen bana hiç kal dememişti. Ve eski ben senden hiç gitmemiştim.
Artık bizi kurtarmanın bir yolu yok. Çıktığımız yolda ayrı taraflara savrulup yolun dışına çıktık. Sen o yolda yanlış arabada yanlış kişiyle yola devam ettin. Bense bir uçuruma yürüdüm.
O uçurumdan düşmeme 6 ay kaldı.
Bu yüzden ne sen geriye dönebilirsin ne de ben uçurum kenarından dönebilirim.
Ne olur, ne olur eski biz olmamızı bekleme. Sen beni terk ettin papatyam. Korktun ve eski bizi sildin. Şayet bunu yapmamış olsaydın şu anda ne ben uçurumdan aşağı bakardım ne de sen kendini olduğun arabadan atma fırsatı arardın.
Biliyorum, beni en derin bir şekilde özlediğini biliyorum. Benim evimden, yanımdan ve ruhumdan ayrıldığın için pişman olduğunu da biliyorum.
Ama bazı şeyler için çok geç kalınabiliyor. Ya da korkaklık seni çıkmaz sokaklara sürükleyebiliyor. Sen, o güzel seni hatıralara çoktan gömdün.
Bana sadece senin acını tutmak kaldı, sana da sıra gelecek. Sen de benim silinişimin acısını tutacaksın. İlk başta dayanılmaz olacak. Gece gündüz ağlayacak, derdini açacak biri bile olmadığı için ellerini yumruk yapıp kafana vuracaksın. Kendine zararlar verecek, vücudunda birkaç iz bırakacaksın.
Ama yetmeyecek, ruhundaki çürümeyi durdurmaya hiçbir fiziksel acı yetmeyecek. Kabullenemeyeceksin. Sonraları ise sessizleşecek, etrafında olan her şeyi kabulleneceksin. Senin düğününde benim olduğum halim gibi. Şahitlik etmeye yanına gelemeyecek kadar durgun olmam gibi...
Daha sonra papatyam... İzlerim silinecek. İzlerim silinecek ama senin izin niye silinmiyor Taehyung? Neden ben seni atlatamıyorum? Neden bu denli acı çekmeye devam ediyorum?
***
"Alo... Jungkook." Ablamın sesi kulaklarıma dolduğunda ağzımdan bir hıçkırık kopmasına engel olamadım.
"Ah benim güzel oğlum. Sen... Sen neden ağlıyorsun?"
Uzunca bir süre sustum. Suskunluğuma ablam da dahil olduğunda hıçkırıklarım sızlanmalara döndü.
"Abla... Bugün bana kal dedi. Kalamadım. El vermedi yüreğim. Ben sanki..." ölecek gibiyim bile diyemedim. Zaten ablam da sadece susmaya devam etti.
"Özür dilerim abla... Sanırım sana anlatmamalı-" beni hıçkırıkları böldü.
"Bu denli nasıl sevebildin Kook? Nasıl bu denli severken koskoca bir okyanus gibi sessizleştin? Neden hiçbir şey fark edemedim. Özür dilerim Kooki, özür dilerim ne olur beni affet." Sustum. Yine ve yine sustum. Ama sonradan kahkahalarımla konuşmama devam ettim. İyi değildim ama ablamı kötü etkileyemezdim.
"Abla, artık unutuyorum ama. Gerçekten bak. Bu arada bezelyem nasıl?" ablam da karşıdan kıkırdadığında huzurlu bir nefes aldım.
"Yah! Kook, o bezelyeden daha büyük şu an. Yeter artık ilk aydan beri bezelye deyip duruyorsun. Alınıyor çocuk..."
Konuşmamız böyle sonlandığında telefonu kapatıp çöktüğüm yerde tekrardan ağlamaya başladım. Yalnız başıma iyi değildim.
Yine de ayağa kalktım ve mektubumu özenle fotoğrafların ve diğer mektupların olduğu çekmeceye yerleştirdim.
Ben güçlüydüm. Başında durduğum uçurumun diplerine bakacak kadar da cesur...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nine Letters || Taekook
Romance"Sessiz sedasız gitmek isterdim. Biliyorsun beni Taehyung, duygularımı asla korkuyla saklamam, onlara kelepçe vurmam. Öyle işte... Sanırım çok uzatmamalıyım. Elveda Taehyung, Gitmeden önce sana son kez papatyam diye seslenmek isterdim fakat sen bunu...