Masal.

126K 5.8K 4K
                                    

Herkese, merhaba.

Bugün 4 Mayıs. Masal'ın ölümünün birinci yıl dönümü. Bu özel gün için bir bölüm hazırlamak istedim, burada sadece oturup günün anlam ve önemine ilişkin konuşmayı yapmak içime sinmedi.

Benim için çok önemli bir gün ve sizler için de bir nebze öyle olmasını çok çok istiyorum. Bu yüzden bir bölüm yazdım. Özel bir bölüm.

Bu bölümde her ne kadar hikayenin alternatif, mutlu sonunu yazmak istesem de böyle bir şeyin kendi yazdıklarıma saygısızlık olacağını bildiğim için bir flashback oldu. Yani, bu bölümde geçmişte sizin okumadığınız bir kısmı yazdım. O zaman neler olduğunu, Masal ve Rüzgar'ın ne gibi hayaller kurduğunu görmenizi istedim.

Şimdilik, Yaramaz Çocuk'un Facebook grubunda duyurduğum için bekleyenlerin olduğunu biliyorum o yüzden sizi bölümle baş başa bırakıyor ve günün anlam ve önemi bir de kitap olması ile ilgili duyuruları için sizi hikayenin en sonuna davet ediyorum.



YARAMAZ ÇOCUK

Rüzgar'a âşık olmam demek, bedenimin içinde kapana kısılmış ruhumu azat etmek demekti. Ruhumu azat etmem ise ölmem demekti.


19 ARALIK 2013

FLASHBACK


Loş odada, başım göğsüne düşmüş, kalp atışlarını duyabilmemi sağlayacak bir mesafede ona yakın duruyor, tatlı nefesini saçlarımın arasında hissediyordum. Umutsuzluk, korku, gizem ve tüm kötü duygular bulunduğumuz odanın kapısının gerisinde kalmış, yağan yağmura karışıvermişti. Çoğu zaman büründüğümüz ruh halinin dışında tamamen yalındık. Kimsesiz yalnızlıklarımızda birbirimize sarılmış, yalınayak duygularımıza beraber sarılmıştık, şu an için ikimizde tamamen bizdik.

O küçük, yaramaz bir çocuk gibi yatağa kıvrılmış, her zamanki alışkanlığıyla tüm yatağı kaplamıştı. Bense onun yanında minicik kalıyordum ve yerim yoktu, bu yüzden beni kollarının arasına almış ve uyurken bile hızlı atan kalp atışlarını bana hissettirmek için göğsüne bastırmıştı. Yine, alışkanlıkla bir eli benim saçlarıma uzanmış ve mümkünmüşçesine her saniye de beni biraz daha kendine çekmeye çalışıyordu. Bana sevgili olduğumuzu söyleyeli ne kadar zaman olmuştu bilmiyordum ama bu sefer kelimelerden ziyade yalnızca kalbiyle bana gerçeği söylüyor ve tatlı bir sızının göğsüme karışıp kalbimle buluşmasına neden oluyordu.

Günlerden cumartesiydi ve ne okul dergi ne de İrem'in sürekli olarak Alya ve Buğra'nın ilişkisi hakkında yorumları vardı. Tamamen huzur dolu ve vanilya kokuluydu.

Başımı çevirip Rüzgar'ın yüzüne baktım, dün gece geç geldiği için yorgundu ve bu yüzden saat dokuz olmasına rağmen uyanamamıştı. Ellerimi tapılası yüz hatlarında ve kadifemsi saçlarında gezdirdim. Yumuşacık, tertemiz ve acayip hoş kokuluydular. Onlarla oynarken ben Rüzgar yüzünü buruşturarak yatakta döndü. Kıkırdayarak ona yaklaştım, sabahları çok tatlı oluyordu. Alnına düşmüş olan çikolata kahvesi rengindeki saçlarını bu sefer karıştırırken ben, yarı uyur olmasına rağmen beni tek koluyla tutup altına çekti ve gözlerini irice açtı.

Gözlerindeki pırıltı o kadar az önceki tatlı ifadesine tezattı ki... Sonumun ne olacağını daha ilk bakışında anlamıştım ve bunu deli gibi isterken buldum kendimi.

''Ne yaptığını sanıyorsun sen minik?'' diye sordu nefesini dudaklarıma üflerken. Ellerim aramızdaki çekimin ani bir sonucu olarak saçlarına kayarken onu biraz daha kendime yakınlaştırdım.

YARAMAZ ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin