5- Kan Tutkusu

252 34 62
                                        

Jaimie saçlarını kurutarak banyodan çıktı. Küçük havluyu saçlarının etrafına sararken kapakları açık olan dolabının önüne geçti. Ne yapacağını, ne giyeceğini ya da nereye gideceğini düşünmüyor sadece yapıyordu. Yıllardır olduğu gibi yalnızca görevini yerine getiriyordu.

Kapıya vurulduğunu duyduğunda kaşlarını çatarak başını eğdi. "Her kimsen sonra gel. Müsait değilim," dedi. Henüz güneş tam anlamıyla doğmamıştı bile. Uyumuyor olmasının tek sebebi zihnindeki yoğunluktu.

"Benden yardım isteyip sonra kovuyor musun?"

"Damian?"

"Jai?"

Jaimie gözlerini devirip hızla kıyafetlerine uzandı. Havluyu bir kenara attı. "Bir dakika bekler misin?"

"Zamanınım ne kadar değerli olduğunu bildiğini zannediyordum. Novam'da olmamın tek sebebi buranın kötüye gittiğini bilmem. Bu sıkışıklıkta sana zaman ayırıyorum ama sen beklememi söylüyorsun. Bununla uğraşacak değilim."

Jaimie, onun uzaklaşan ayak seslerini duyduğunda elinden düşen kıyafetlerinin üzerinden geçerek kapıya ulaştı. Kapıyı aralarken arkasında kalmaya çalışıyordu. "Gitmeyi düşünme bile," dedi boşta kalan eliyle işaret parmağını uzatarak.

Damian omuzunun üzerinden ona baktı. "Daha önemli işlerim varken beni gereksiz yere bekletiyorsun," dedi ruhsuz bir sesle. Kelimelerindeki cansızlık gözleri hariç yüzü ve vücudunun her bir hareketindeydi.

Jaimie bornozunun önünü düzeltirken geri çekildi. "Öyleyse hızlı olalım. Ne için gelmiştin?" dedi.

"Bunlar sana ait," dedi Damian. Ceketinin cebinden kalın bir zarf çıkarırken Jaimie'nin yanından geçip odaya girdi. Jaimie uzanıp zarfı alırken ayağıyla kapıyı itti. Damian, onun ellerinin titrediğini gördüğünde başka bir yere bakmak için başını çevirdi. Beş yaşından beri aynı odada kalan birine göre Jaimie'nin yaşam alanı bir otel odası kadar standarttı. Dolabının açık kapılarından gördüğü kadarıyla kıyafetleri bile tek tipti ve neredeyse hepsi siyahtan oluşuyordu.

Damian bir kez daha Cho'nun ne kadar yanlış bir şey yaptığını düşündü. Jaimie ve Vince'i yanına alıp birer deneye dönüştürmeye çalışmıştı. İkisini de normalden, hayattan ve insanlığa dair her şeyden uzaklaştırmıştı.

"Anlamıyorum," dedi Jaimie. Elindeki belgelere bakarken yatağın kenarına oturdu.

Damian yeniden ona baktığında Jaimie'nin bornozunun bile siyah olduğunu fark etti. Uçları kucağına kadar ulaşan saçlarından sular damlıyordu. Normalde alnını örten kakülleri geriye doğru kıvrılmıştı.

"Güvenlik şefi olmaktan alındın," dedi Damian basitçe.

"Anlamadığım şey bu değil," dedi Jaimie başını kaldırarak. Şaşkınlığı yerini öfkeye bırakırken ayağa kalktı. Bornozunun gevşeyen kuşağını sıkarken yumuşak kumaş omuzundan aşağıya kaydı. "Senden yardım istedim. Bunun için geldiğini söyledin ve ne..." deyip kağıtları onun göğsüne çarptı. "Beni kovuyor musun?"

"Evet."

Jaimie gözlerini kırpıştırırken burnundan derin nefesler alıp veriyordu. "Neden?" dedi sessizce.

"Cho'nun kontrolünden ve denetiminden çıkman için Jai. Yardım istiyorsun. Ben de sana bunu veriyorum."

"Ama – " Jaimie yeniden evraklara baktı. Standart sözleşmenin zamansız sona ermesinden doğan bir tazminatı vardı. Rakamın yanlış olduğunu düşündü fakat Damian'ın böyle bir hata yapmayacağına emindi. "Peki ya Vince?"

"Eğer benimle kavga etmeyi bırakırsan anlatacağım. Farklı tür olmamız düşmanlık beslemeni gerektirmiyor."

Jaimie'nin yanakları kızarırken boynuna damlamış suları sildi. "Türüne karşı ön yargılı değilim. Hatta Vince fazla barışçıl olduğumu düşünüyor."

KIZIL GÜNCELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin