Uzun süren sessizliğimi, Egemen'in sesi böldü.

"Konum at. Bekliyorum." Cevap vermeyip konum atmak için aramaya kapattım. Uygulamaya tıklayıp konumu atacağım esnada telefonumda siyah ekran belirdi. Telefonumun şarjı bitmek için mükemmel bir zamanla seçmişti.

Koca bir of çekip arkamda ki yol ayrımına ve önümde ki uzun yola baktım. Şimdi ne yapacaktım? Egemen'in beni bulmasını mı bekleyecektim yoksa yürümeye devam mı edecektim? Muhtemelen konum atmamı bekleyecek ve atmadığım için beni burada bırakıp gidecekti. Ukalalık edip canım istemediği için konumu atmadığımı düşünecekti. Bundan adım kadar emindim.

******

Yolun kenarında duran taşın üzerinde tahmini bir saattir oturuyordum. Egemen'i beklemeyi seçmiştim ve görünen o ki beni bırakıp gitmişti. Yürüyerek yarım saatte geldiğim yolu arabası olduğu halde bir saatte gelememişti. Oturmaktan bacaklarıma kramp girmişti. Yerimde kıpırdandım.

Bir süredir kucağımda duran yorganı inceledim. Egemen'i beklerken incelemeyi aklımdan geçirmemiştim. Daha fazla beklemeye dayanamayarak bir şeylerle uğraşma amacıyla yorganın tozlu tarafından tutup açtım.

Kutu biraz ezilmişti. Muhtemelen yere attığımda olmuştu ve yeni dikkat ediyorum.

Kutunun kapağını kaldırdım. İçinde ne olduğunu merak ediyordum. Bir yanım içindekileri incelemek ve olayı çözmek istiyordu. Diğer yanımsa Egemen'in özel anlarını kendine saklamasını ve başkasının onlara tanık olmasını istemiyordu. Özellikle de benim.

Titreyen parmaklarımla kutunun içinde duran fotoğrafa uzandım. Karanlıktan dolayı fotoğrafta ne olduğunu anlayamadığım için gözlerimi iyice kısıp dikkatimi arttırmak için çabaladım. Gözlerim yan yana durmuş iki kişiyi az çok seçebiliyordu. Yüzlerinde ki ifade oldukça somurtkandı. Lise çağında duruyorlardı. Boynunda dövme olanın Egemen olduğu gün gibi ortadaydı. Yanında ki kişiyi inceledim bir süre. Egemen'den biraz uzundu. Fotoğrafı ters çevirdim. Arkasında el yazısıyla yazılmış küçük bir not vardı. Bu sefer okuması zorlu değildi hatta neredeyse yeni yazılmış gibiydi.

Can dostum, işimize attığımız ilk adımdan hatıra kalsın bu fotoğraf.

Yanında ki adam da onun gibi dolandırıcı olmalıydı. Bu kadar küçük yaşta mı başlamıştı para çalmaya? Liseye gitmesi gerektiği günlerde hırsızlık mı yapıyordu? Kafamda ki soruları biraz olsun bastırmaya çalıştım. Bunlar benim için önemsizdi. Tanımadığım ve tanımak istemediğim birinin hayatına burnumu sokmak istemiyordum. Onun karmaşıklığında kaybolmak yerine kendi iç dünyamda ki dertleri ortadan kaldırmam gerekiyordu.

Elimde ki fotoğrafı yeniden aldığım yere bıraktım. Kutuda başka bir şey yoktu. Düşürmüş olma ihtimalimi göz önünde bulundurdum. Zihnim içerisinde başka şeylerin de olduğunu iddia ediyordu. Yol boyunca kutu yorgana sarılıydı ve düşmesi neredeyse imkansızdı. Yanlış hatırlıyor olmalıydım.

Kutuyu kapatıp yeniden yorgana sardım. Bir süre sonra araba sesi duyduğumu sandım. Heyecanla etrafıma bakındım. Hiçbir şey yoktu. Umutsuzca yüzümü astım. Boş yola bakarken arabanın farlarını uzaktan görünce heyecanla ayağa kalktım. Egemen olmasa bile bana yardım edecek birileri olabilirdi. Sonunda şu lanet yere bir araba geliyordu. Kim olduğunun önemi yoktu.

Araba yaklaştı ve durdu. Egemen'in arabasıydı. Ben ayakta kucağımda yorganla dikilmeye devam ederken arabanın kapısı açıldı. Egemen araban indiğinde direkt karşıma geçti ve yüzümü inceledi. Gözlerinde ki sinir her açıdan belli oluyordu.

"Konum atacaktın?" dedi, öfkesini saklamayan ses tonuyla.

Konuşmama fırsat vermeden devam etti. "Bir saattir seni arıyorum."

Dolandırıcı | Texting +18Where stories live. Discover now