Prens Seokjin kelimenin tam anlamıyla elini sıcak sudan soğuk suya sokmamıştı. Küçüklüğünden beri etrafında koşturan hizmetliler onun her işini görmüştü. Narin büyümüştü prens, annesi üzerine titremese de kral yani babası onu hep gözetlemiş ve korumuştu. Diğerleri tahta kılıçlarla eğitim görürken o resim dersi görmüştü. Hastalığı nedeniyle kimse onunla oynamazken ona arkadaş bulan da Kral'dı. Namjoon ile onun sayesinde tanışmıştı Seokjin. Onunla da büyümüştü.
Ancak şu an soğuktan dolayı titreyen bedenini diğer bedene yaklaştırdı prens. Ne hallere düşmüştü koca prens! Ah babası bu halini görse herkesin kellesini alırdı ya... Seokjin gözleri kapalı şekilde yaklaşıyordu sıcağın kaynağına. Ona sımsıkı sarılmıştı. Nerede olduğunu düşünürken bir an aklına neler olduğu dolunca hızla açtı gözlerini. Etrafa baktı. Etrafı güneş yeni aydınlatıyordu. Kafasını koyduğu yere baktı sonra.. ne ara Yolgezerin göğsüne koymuştu kafasını.. kafası inip kalkan göğüsle birlikte hareket ediyordu. Beline elleri sarılmıştı. Seokjin kafasını kaldırıp ona baktı. Kafasını ağaca yaslamış sakin nefesler alarak uyuyordu. Prens alttan bakışlar atarak yüzünü inceledi.. uyurken daha bir farklı görünüyordu.
Altındaki kaslı bedenî hissediyordu. Yolgezer göründüğünden daha da güçlüydü. Seokjin yerini sevse de kalkmalıydı. Bu gece varacaklardı Maisan'a. Kurtuluşa gidecekti... peki Namjoon ve diğerleri? Jungkook, Baekhyun? Kurtulabilmişler miydi düşmandan? Seokjin dua etti onlar için. Ardından Yolgezeri sarsarak uyandırdı. Adamın eli hızlıca kılıcına gitti ancak Prensi görünce derin bir nefes aldı."Kusura bakmayın prensim. " Seokjin sorun yok dercesine kafasını salladı.
"Yola koyulmak iyi olur. Kalkalım." Taehyung ayağa kalktı. Kül olmuş ateşe baktı. Ardından ayağıyla üstüne, nemli toprağı atmıştı. Suya yöneldi iki genç adam. Seokjin akıp giden serin suda yüzünü yıkadı. Soğuk su yüzünden titredi ancak bu hoşuna gitti.
"Daha önce hiç bu kadar güzel su içmemiştim."
Yolgezer gülümsedi.
"Dağdan gelmesi onu güzel yapıyor. " Seokjin aç karnına su içti. Elbette acıkmışlardı ancak bu halde düşünecekleri son şey yemek olacaktı. Atağa kalkıp Yolgezerin yöneldiği tarafa yöneldi.
"Köy biraz uzağımızda kalıyor olmalı. Köye yaklaşırsak yolu daha kolay bulabilir ve bu gece Maisan'da olabiliriz." Yolgezer, Prense baktı. Seokjin kafasını salladı. Yolgezer önde yürürken o kafasını eğmiş onu izliyordu. Yolgezer onu oraya teslim ettiğinde bitecekti işleri. Bir daha göremeyeceklerdi birbirlerini. Sadece bir anı olarak kalacaklardı bu anlar. Seokjin üzülüyordu elbette. Yolgezer... o vardı işte bu zor yolculukta yanında. Güç vermişti sözleri ve Seokjin onun yanında bir Prensten fazlasını hissediyordu. Yere bakarak yürürken çarptığı şey yüzünden geriledi. Islak toprak ayağının kaymasını sağlarken belinden tutulmasıyla derin bir nefes aldı. Yolgezer bir nefes uzaklıktan ona bakıyordu. Seokjin onun şaşkın ve korkmuş yüzüne bakıyordu. Şaşkınlıktan aranalan dudakları ve açılmış gözleri.. balık gibi görünüyordu. Ve tatlı görünüyordu... Seokjin onu yakından görünce daha da yakışıklı olduğunu fark etmişti. Peki saçları? Şapkasının altında hiç açılmayan saçları... onları da görecek miydi? Görmek için ne yapmalıydı. Onu kendine getiren Yolgezerin sahte öksürüğü ve belinden, doğrulması için destek çıkan eliydi. Seokjin ayakları üstüne bastı. Yolgezer kafasını sallayıp geri çekildi.
"Kusura bakmayın prensim. Bir anlığına durdum. "
"Sorun yok Yolgezer. Bende de hata var, önüme bakmadım." Seni düşünüyordum, sonunu, gideceğini demek isterdi. Ama bunları söyleyecek kadar ilerlemiş ilişkileri var mıydı ki?
Yolgezer kafasını sallayıp önüne döndü. Elinde hazır bekleyen kılıcı sıkıca tutuyordu. Bir süre yürüdüler. Seokjin sıkılmıştı. Sohbet etselerdi ya?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Men In Love Taejin/Vjin [Tamamlandı]
FanfictionJoseon Hanedanlığı... Dönemin en güçlü Kralı Woo Hyuk'un 4. oğlu Kim Seokjin amansız hastalıkla mücadele eder. Halk ve Kraliyet hüzün içindedir. Kral bu hastalıktan kurtulması için yeryüzündeki tüm hekimleri ağırlasa da sonuç vermez. Ve kral bir g...