Gölgelerin ayak izi

232 39 90
                                        

Prens kendine  iki gün sonra gelmişti. Bitkin ve solgun görünen prens zor da olsa toparlanmış ayakta durmayı başarmıştı. Şimdi ise yola devam ediyorlardı. Maisan tapınağına az kalmıştı.  Saray hanımı ona daha fazla yemek yediriyor, Baekhyun ise kıyafetlerine dikkat ediyordu. Hasta olmasına izin veremezlerdi bir daha. Ancak dağın tepesine yaklaştıkça yollar daralıyor ağaçlar daha da sıkılaşıyordu.  Sabah şafak sökmeden yola çıkmışlardı şimdi ise güneş tepedeydi, epey yol kat etmişlerdi.

"Biraz dinlensek iyi olur komutan. Ileride yollar bayır olur. Dinlenmek için iyi alan bulamayız." Dedi Yolgezer Namjoon'a. Namjoon kafasını salladı. Jungkook komut verdi herkes durduğu yerde indi. Prens Seokjin arabadan dışarı baktı. Güneşli hava vardı. Ormanın kokusunu içine çekti. Ne güzel kokuyordu doğa!

"Aşağı inmek istiyorum saray hanımı. " saray hanımı kafasını salladı. Hizmetliler hemen aşağı inip bir çadır kurdu. Her şey hazırlandı.

"Prensim inebiliriz."  Prens hastalandığından beri ilk kez inecekti atlı arabadan. Bunalmıştı burada, aynı şeyleri görmekten sıkılmıştı da. Baekhyun ona yardım etti. Aşağı indiğinde etrafa baktı. Askerler ona merakla bakıyor, bir yandan da işleriyle uğraşıyordu. Namjoonu gördü sonra. Ona doğru gelen komutanı. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı ikisinin de.

"Namjoon!" Seokjin ona ne kadar minnet olacaktı? Hasta olduğunda başında bekleyen dostu yaklaşınca sımsıkı sarıldı.

"İyileşir iyileşmez yanımdan gittin. Bir daha göremedim. " diye sitem etti Prens. Uzun boylu formalı komutan gamzesinin daha da belirgin olacağı şekilde gülümsedi.

"Kusura bakmayın prensim. Bir an önce varmak niyetim. "

"Öyle tabii." Dedi prens gözlerini etrafta gezdirirken. Taehyung'u arıyordu gözleri. Neredeydi bu adam? Seçemiyordu ama askerlerin arasından onu.

"Hadi otur. Yemeğini ye, temiz hava al."  Namjoon prensin kolundan tuttu. Çadırın önüne götürdü.  Beraber oturdular, çadırın önüne serilen kilimin üzerine.

"Ne kadar yolumuz kaldı Namjoon? "

"Çok az kaldı prensim. Bir iki güne varırız."  Seokjin kafasını salladı. Bu sırada önüne bir sürü çeşit yemek konuluyordu. Bazı  hizmetliler ise  at arabasını yeni kilim ve minderlerle döşüyordu.

Seokjin ısrarlarıyla birlikte Namjoon'un  yemeğe eşlik etmesini sağlamıştı. Ancak aklı Yolgezerdeydi. Nereye kaybolmuştu?

"Yolgezer nerede? " diye sordu odunlarla ısıtılmış çorbasını içerken hiç umurunda değilmiş gibi.

"Jungkook ile etrafa bakmaya gittiler. Ona göre duzergahta ilerleyeceğiz."

"Neden?" 

"Toprak kayması yaşandığını söyledi. "
Seokjin kafasını salladı. Onlar yemeğini yemiş sohbet ederken uzaktan gelen bir kahkaha sesi dikkatini çekti. Jungkook gülüyordu. Hemen yanına kaydı gözleri. Iki gündür görmüyordu onu. Nedense içindeki  boşluk şimdi doluyor gibiydi. Heyecanla, Jungkook'a bir şey anlatıyor arada kendi anlattığı şeye gülüyordu. Saçları kıvırcık  şekilde kulaklarına kadar geliyordu. Mavi hanboku ise üstünde  güzel duruyordu. Jungkook büyük bir kahkaha daha attığında kendine geldi. Ne anlatıyordu da gülüyordu bu komutan? Seokjin kaşlarını çattı. Taehyung a döndüğünde ona baktığını fark etti. Kaşlarını  çatmayı bıraktı.  Yolgezer bir süre onu inceledi, Seokjin rahatsız hissetti. Büyük ihtimalle ne kadar toparladığını görmek istiyordu.

"Sonunda geldiniz." Dedi Namjoon ayağa kalkarken. Seokjin de ayağa kalkıyordu ki kolundan tutuldu. Namjoon kalkmasına yardım etti.  Gözleri Taehyung'a gitti.  Yolgezer ona gülümsedi. Seokjin ise onun yüzünü daha da yakından izlerken buldu kendini. Yeni kesmiş sakalları çıkmaya başlıyordu.  Sigara kokusu da geliyordu burnuna.

Two Men In Love Taejin/Vjin [Tamamlandı] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin