🏵Kaçırdığımız Noktalar🏵

31 7 5
                                    

Evlilikte, sosyal hayatta, arkadaş ve akraba çevresinde bazen gözden kaçan, önemsenmeyen ve kaçırılan noktalar olabilmektedir. Bunlar her ne kadar küçük detaylar gibi görülse de aslında etkileri büyüktür. Meselâ boşanma eşiğindeki bur yuvayı kurtarabilir, meselâ küsleri barıştırabilir, husumet ve hasetleri giderebilir. O yüzdendir ki hiçbir hadise "Bunu alayım da şuna lüzum yok," gözüyle bakılmaz ve Müslüman bireye yakışmaz.

■ Resulullah(s.a.v) buyuruyor ki; "Tutumlu olmak geçimin yarısı, güzel ahlâk da dinin yarısıdır."(HaBb, XII, 11; Müttekî, nr. 5433.)

Savurganlık gibi bir israf harcamasının ekranlardan, reklâm afişlerinden, indirim cazibeleri ile kişilere bağımlılık derecesinde bir alışkanlık kazandırıldığı fark edilmektedir. Bu durum kişiyi hem maddi anlamda hemde de zaruri ihtiyaçları bırakıp keyfi heveslere yönlendirmesinin aileden gelecek tepkilere karşı zor durumda bırakmaktadır. Eşlerin boşanma sebeplerinden biri hâline gelen bu savurganlık, yuva yakan bir cep erozyonu afeti olmuştur.

Her tutumluluk bir cimrilik olarak bilinmemelidir. İhtiyaç duyulan şey bir heves perdesi mi yoksa ihtiyacın kendisi mi iyi tespit edilmelidir. Takip edilemeyen günümüz zam maratonlarına, evi geçindirmedeki maddi zorluklara karşın tutumluluk hafifletici bir çözümdür.

Keza burada "güzel ahlâk" meselesi üzerinde de durmak gerektir. Bu asır bizleri ne kadar maddi olarak gereksiz bir maddeperestliğe itip, harcanmayacak ve ihtiyaç olmayacak kadar banka cüzdanlarındaki bol rakamlara itse, evlenme niyetindeki erkeklere ev, araba, dükkan anahtarları sorulsa da hiçbir şey terazide "güzel ahlâk" ile denk düşemez.

Yok olan her maddiyatın ileride varlığı ile bolluğa erişebilir insan, lâkin kötü ahlâktan "güzel ahlâk" karakterine geçmek her şeyden zordur. Evlenmek isteyen genç hanımlar, evlenecek çağda kızı olan bey babalar ise damatta "güzel ahlâk" tespiti yapmalıdır.

■ Resulullah(s.a.v) buyuruyor ki; "Nutfeleriniz için hayırlı rahimler arayın. Denklerinizle evlenin ve denkleri denkleriyle evlendirin."(Hâkim, II, 176; Beyhakî, VII, 133.)

Zannımca hadiste ilk cümleden çıkarılan ders; bizler sadece bizlere iyi ve hayırlı eş olacak hanımlar seçmiyoruz, aynı zamanda evladımıza hayırlı olacak anneler de seçiyoruz. Kimilerimiz ne yazık ki bunun şuursuzluğunda ve bu yüzden nefsani kriterleriyle dolu bir yuva arayışına girebiliyor. "Yumurta bile kıramasın ama güzelliği dillere destan olsun," diyebiliyor. Fakat bugün sana yemek yapamayan yarın evladına nasıl bakacak? Bugün evini temizlemeyen yarın çocuğunla nasıl ilgilenip bakımını yapacak?

Bunları dedim diye de tam otomatik eş arayışına girmeyin. Hadisin devamında denkliğe vurgu var. Huzur bulabileceğiniz ve anlaşılacak denklikte bir eş arayın. Nikâhtan sonra aynı evde yaşayan iki yabancı olmayın.

■ Resulullah(s.a.v) buyuruyor ki; "Üç şey kişiyi mutlu, üç şey de mutsuz eder; mutlu eden şeyler baktığın zaman güzelliği ve ahlâkından hoşlanıp namus ve mal konusunda kendisine güvendiğin dindar kadın; İkincisi seni sıkıntıya sokmayan dost ve arkadaşlarına kolayca ulaştıran iyi bir binek; üçüncüsü de içinde yeterli eşyası bulunan rahat ve geniş bir evdir; mutsuz eden şeylerin ilki gördüğünde görünüşü ve ahlakından rahatsız olup diliyle seni inciten, namus ve mal konusunda kendisine güvenemediğin kadın; İkincisi yürütmek için vurduğunda seni yoran, kendi haline bıraktığında da seni dost ve arkadaşlarına ulaştırmayıp yarı yolda bırakan binek; üçüncüsü de dar ve geleni gideni az olan evdir."(Hâkim, II, 175.)[Hasen]

Ne güzel bir huzur tarifi. Keyfinin kaçmayacağı, sıkıntıya düşmeyecek ve yuvanın sağlam temeller üzerine kurulması için bir hazırlık süreci. Tabii bizim buradan huzurumuzun bel kemiği sayabileceğimiz esas odaklanılması gerekli olan dindar hanım faslıdır. Çünkü o olmadıkça rahat binek aracın da bol maaşla geçinen evinde rahatı kalmaz. Dindar hanım olduğunda ise binek olmasa da olabilir, eve giren rızık sadece uyurken mideyi aç bırakmayacak kadar olsa da kanaat edilebilir.

■ Resulullah(s.a.v) şöyle haber veriyor; "Üç kişinin gözleri kıyamet günü Cehennem ateşi görmez; o gözler Allah korkusundan ağlayan, Allah yolunda nöbet tutan ve Allah’ın haram kıldığı şeylere bakmayan gözlerdir."(Taberânî, XIX, 416; İbni Asâkir, XI, 164; Heysemî, V, 288.)[Hasen]

Belki de bize verilen nimetlere karşın en zayi edilen organ gözlerdir. Çok zillet çekip, çok hataya düştüğümüz yerler hayatımızda olmuş olabilir. Tüm bu kusurlara rağmen bir başımıza Allah huzurunda ağlamışlığımız olsun en azından. İnanın ki o pişmanlık, o fiili tövbe, o samimiyet illâ ki hesap gününde kurtarıcı bir el olacaktır biiznillah.

Dünyayı oyun ve eğlence için uykusuz bırakan bu gözlerin, Allah için ve din namına da uykusuz olacağı vakitler olsun artık. Kabre girmeyecek gibi hep toprak üzerindeki yıkık harabeler uğruna bu kadar alın teri dökmek kâfi, bu kadar dertlenmek yersiz, uykusuz kalmak ise israf.

Gözleri haramdan korumak ise bu teşhircilik çağında ne kadar zor olduğunun ve buna karşılık mükâfatın da ne denli arttığının umudunu taze tutun yüreklerinizde. Bundan asırlar öncesi ecdadımız ile yaşam tarzı ve imtihanlar farklı olabilir lâkin mutlak olarak adaletsiz değildir asla! Allah adaletsiz iş yapmaz, hüküm vermez. Eğer ki bizlerin bu kadar gözlerden ve zinadan imtihan ediyor ise o denli de helâl dairede kurulan yuvaları birer Cennet bahçesi yapıldığı, ahiretin Cennet mükâfatlarının o derecede sunulacağı aklınızdan çıkmasın ve Şeytan size vesveseli şehvet hâlinde unutturmasın.

■ Resulullah(s.a.v) buyuruyor ki; "Allah yolunda cihada çıkan mücahid eşlerinin cihada çıkmayanlara haram oluşu, tıpkı annelerinin kendilerine haram oluşu gibidir; mücahid ailelerden birinin işlerini üzerine alıp da onlara hainlik eden kişi kıyamet günü mücahidin karşısında durdurulur ve kendisine; "Bu adam senin ailenin işlerini üzerine alıp onlara hainlik etti, onun iyiliklerinden istediğin kadarını al!" denilir; o da onun sevabından istediği kadarını alır; emanete ihanet etmiş olan bu adamın sevabından geride bir şey kalacağını mı sanıyorsunuz?"(Ahmed, V, 352; Rûyânî, I, 64)[Sahih]

Benim için sancılı bir mesele... Günümüzde emanete hıyanet ne yazık ki şehvet düşkünlüğü ve mal hırsından ötürü arttı. O kadar ki mal mülkten öte, gidip de namusa göz koyan insan kılıklı şeytanlar arttı.

Kardeşlerim, büyüklerim! Kocası yanında olmayan hanım ablalar ve kardeşler bizlere komşuluk hakkı, akraba hakkı, arkadaşlık hakkı, en azından Müslüman kardeşliği hakkı olaraktan birer emanettir. Bacılarımızın maddi ihtiyaçları durum nezlinde karşılanır, arada eşlerimiz yahut anne/kardeşimiz tarafından hâli sordurulur, namahrem görüşmelerden ve fitne çıkabilecek her şarttan uzak durulur. Bu kimseler hakkında art niyetler ve menfaat odaklı yardımlar düşünülemez.

Allah yolunda cihada giden mücahid kimselerin eşlerinin bizlere annelerimiz kadar namusunun kesin kes haram olduğu açıkça bildirilmiştir. Başka hadis-i şeriflere de bakınca, arkada kalanlara ettiğimiz yardım kadar o mücahid kimsenin cihad sevabından eksilme olmadan biz de yapıyormuş gibi pay alırken[1] hıyanet ile neden harama girelim, ecir ve sevaplardan müsrif hâle düşelim, neden kendimizi Cehennem için çabalıyor bulalım!?
 
05.08.2022
11:03

[1] Hadis-i şerifte buyruldu; “Kim Allah yolunda cihada gidecek bir gaziyi teçhiz eder, cihad için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılarsa, âdeta cihada gitmiş gibi sevap kazanır. Cihada giden gazinin arkada bıraktığı ailesine güzelce bakıp onların ihtiyaçlarını karşılayan kimse de sanki cihad yapmış gibi sevap kazanır.”(Buhârî, Cihâd 38; Müslim, İmâre 135-136. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 20; Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 6; Nesâî, Cihâd 44)

Eşine Temiz Kalma RehberiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin