five!!

499 54 295
                                    


- beş -

Duşumuzu aldıktan hemen sonra giyinmiş ve kahvaltı yapmak için güzel bir yer bulmuştuk. Ayrıca tüm bunları yaparken jeonglix ikilisine götümün yerinde olduğunu anlatmaya hatta inandırmaya çalışıyordum.

"Bu masa güzelmiş, manzarayı rahatça izleyebiliriz hem."
Minho cam kenarında bir köşeye oturunca ben de karışısındaki sandalyeye oturmuş ve kafamla onaylamıştım.
"Evet ama benim manzaram daha güzel gibi."
Minho benim bu iltifatımı beklemiyor olacak ki, şaşırmıştı.
Gülümseyip, teşekkür etmişti sakince.
Bir tık date gibi olmuştu bu buluşma ama sevmiştim. Minho, sevilmeyecek bir insan değildi.

"Ne yemek istersin?"
Düşünceli sorusuna ne cevap vereceğimi bilmiyordum aslında. Çünkü aç hissetmiyordum.
Evden çıkmadan bir şeyler atıştırmıştım. Bunu Minho'ya söylediğimde yine de bir şeyler yemem gerektiğini söylemişti. Tekrar tekrar dile getirmek istemiyordum açıkcası...
"Sanırım kahve ve brownie benim için yeterli."
Minho kafasını sallayıp, çalışana dediklerimden iki tane söylemişti.
Açık konuşmak gerekirse böyle yapması cidden hoştu fakat o açtı.

"Minho! Ne konuşmuştuk. Hani sen kahvaltı yapacaktın?"
O ise gözlerini bana çevirip, dudaklarını aralamıştı.
"Bebeğim benim kahvaltı anlayışım zaten böyle.
Hatta normalde kahve içerim sadece."
Ne derse desin bunu sevmemiştim.
Ya kahveyle insan doyar mı?
Hemen Minho için kahvaltı alışkanlığı edindirmem lazımdı, başka türlü olmaz bu iş!

Ben bunları düşünürken istediğimiz şeyler gelmişti.
Hem yiyor hem birbirimize sorular soruyorduk.
Birbirimizi daha yakından tanımak istiyorduk. Ben bunu zaten biliyordum. Eğer tanımak istemeseydim hiç o stüdyoya gitmezdim zaten. Minho'nun beni tanımak istemesi, cidden mutlu hissetmemi sağlamıştı.

-

"Oğlum bu adamı benim gözüm tuttu."
Felix'in cümlesini Jeongin'de onaylayınca derin bir nefes alıp kafamı ovalamıştım.
"Ya benim güzel arkadaşlarım nesini anlamıyorsunuz? Biz sadece konuşuyoruz."
Jeongin, Felix'e bakıp gülmüştü.
"Daha geçen gün arkadaşız diyordun, şimdi konuşuyoruz diyorsun. Yarın tekrar buluşta sevgili olun canım arkadaşım."
Felix'te gülüp Jeongin'le beşlik çakmıştı.

"Oğlum sizi var ya birbirinize katarım ha!"
Felix kafasını aşağı yukarı sallayıp gülmüştü.
"Aynen kanka yaparsın hatta bak yaptın şu an."
Bunlar hâlâ gülerlerken, telefonum cebimde titremeye başlamıştı.
Cebimden çıkarıp kimin aradığına baktığımda gülümseyip açmıştım hemen.
"Efendim?"
Karşı taraftan hafif gülme sesi gelince ben de gülmüştüm.
"Nasılsın, ne yapıyorsun Hyun?"
Minho'nun aslında bunu sormak için aradığını düşünmüyordum ama cevapladım.
"İyiyim, çocuklarla kafeye geldik öyle oturuyoruz. Sen?"
Jeongin cümlem biter bitmez konuşmuştu.
"Seni yorumluyoruz enişte!!"
Sessizce söylese bile sinirlenmiştim.
Birde gülüyorlardı ya! Kaç yaşında bunlar diye düşünmeden edemedim o an.

"Ben de iyiyim. Arkadaşlarımla bir eğlence yerine uğrayacağız. Gelmek ister misiniz?"
E yuh! Bu resmen arkadaşlarımı arkadaşı gibi görüyor.
Gözlerimin şaşkınlıktan açıldığına emindim.
Peki ya şimdi ne diyecektim çocuğa.
Çok hızlı ilerliyordu her şey.
Ben ise kabuğumdan daha yeni yeni kurtulmuştum.
Üzülmek istemiyordum.

"Ben biraz düşüneyim, olur mu? Sana geri dönerim."
Minho hiç durmadan cevaplamıştı.
"Elbette. Seni zorlamak istemiyorum. Beni düşünmeden karar verebilirsin."
E bu çok anlayışlı. Allah'ım bismillah!
Gülümseyip telefonu kapatmıştım.

deep red, hyunho.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin