Bölüm 23: Günahkâr.

Start from the beginning
                                    

-"Nasıl olabilir?" dedim uykumda sayıklıyormuşçasına, parmaklarımı saçlarımın içine geçirdim ardından. "Öyle görünmüyor ama bu ayı bitiremeyebilir."

-"Bitirecek ve birlikte güleceğiz buna ileride. Ama önce ona açıklamamız gerekiyor durumu, başka birinden öğrenirse üzülür."

-"Bu aydan oldum olası nefret etmişimdir. Bana hiç iyi gelmedi."

-"Neden?"

-"Çok anlam yükledim çünkü iyi bir şey olacağı konusunda. Hiçbir zaman da olmadı o iyi şey. Belki de haklıydım."

-"Haksız çıkacaksın o zaman bu sefer."

-"O kadar kesin konuşuyorsun ki, eğer sözlerini tutamazsan sinirimi senden çıkarırmışım gibi geliyor. Bunu istemiyorum."

-"Tutamayacağım sözler vermem."

-"Umarım."

***

Günler geçiyordu, tahmin ettiğimden daha hızlı geçiyorlardı hatta. Bir gün resimlerimi tamamlamak için eve gidiyorsam, diğer günü tamamen yurtta geçiriyordum. Louis de kayboluyordu arada benim gibi. Birbirimizi hiç göremediğimiz oluyordu iki üç gün boyunca, ben günaşırı Valera'yı görmeye gidiyordum neyse ki.

Louis'in kaybolmasının sebebi Herbert'ın sözleriydi. "Doğru ilaçla şifa bulmayacak hiçbir hastalık yoktur." diyordu Lamar. Louis buna inanmak istiyordu fakat Herbert'la aynı karakterde değillerdi. Herbert ilacı getirteceğini, gerekirse kendi gidip getireceğini söylese de Louis ilacı kendi hazırlamak istediğini belirtmişti.

Herbert otoriter kişiliğini göstermeye çalışsa da Louis ondan daha tecrübe sahibiydi bu konuda anladığım kadarıyla. Herbert, Valera'yı kontrole gelmişti bir gün ve Louis ile bu konuda tartışmışlardı. Öyle ki, hiç görmediğim bir tarafına şahit olmuştum Louis'in. Öyle kelime oyunları yaparak öne çıkmıştı ki tartışmada, bir süre sonra takip etmekte zorlanmıştım bahsettiği şeyleri. Sonuç olarak Herbert ona isyan edememiş ama kendi fikrini de uygulayacağını, Louis'in ilacı işe yaramazsa elimizde ikinci bir plan bulunması gerektiğini söylemişti.

Louis soğuk gözlerle amcasına bakmıştı fakat kestirip atmıştı bir yerden sonra. Öyle tartışmışlardı ki kimin tedavisini uygulayacakları konusunda, Louis üsteler veya alınganlık yapar sanmıştım fakat yapmadı. "Eğer başaramazsam yaparsın bunu." dedi meydan okurcasına. Asıl amacının hırslı görünmek olduğunu fakat içten içe ikinci bir tedavi yolu olduğuna sevindiğini biliyordum. Konuşmadım bunu onunla ama.

Bu gelişmeler arasında kötü olanlar da vardı elbette. Valera'nın belirtilerini artık istemesem de fark ediyordum. Değişik bir şey görür gibi olursam not alıyordum fakat çok hızlı gelişiyordu lanet hastalık. Sadece konuşma konusunda sıkıntı çekmiyordu.

Bir keresinde, az da olsa ateşi çıkmıştı ve boğazı kuruduğu için konuşamamıştı. Saniyeler sonra boğazını temizleyip konuştu fakat dilim tutulmuştu benim resmen korkudan. Hâlâ hasta olmadığına inandırmaya çalışıyordum kendimi, bu belirtiyi de verdiğini zannedince çıldırmıştım.

Hayatımın bittiğini düşünmüştüm, belki de böyle hissettiriyordu anaç bir tavırla sevmek Valera'yı.

Yine gidiyordum yurda, gitmeden önce galeriye uğrayacağım için kolumun altında beyaz kumaşa sardığım tuvalimi tutuyordum. Louis'in masasına oturup dışarıyı izlediği camına baktım galeriye girmeden. Onu en son iki gün önce görmüştüm ve garip şekilde uzun geliyordu bu süre.

Kimse yokmuş gibi geldi başta gözüme, başımı çevirip galeriye girecektim hatta. Mum ışığını fark ettim sonra birkaç kitabın üzerindeki. Bir süre izledim camını, öylece dikilip. Dakikaların ardından Louis'in silüetini gördüm. Elinde bir kavanoz ve birkaç müsvedde tutuyordu. Bir süre volta attı salonda, ardından kağıdı masaya bırakıp başka bir kavanoza uzandı. Masaya eğilmişken sanki hissetmiş gibi dışarıyı taradı gözleri saçlarının arasından, fark etti tabii beni.

SilvaWhere stories live. Discover now