Bölüm/30

82.7K 4K 1K
                                    

Merhabalar herkese. Yine yine geldim, ehe. Aslında bir kaç gün erken gelecekti ama, son anda bazı kısımları değiştireyim derken azıcık gecikti. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınız bir başka güzel, bu bölümde ne oylarınızı ne de yorumlarınızı esirgemeyin, lütfen. :3

Multimedia Atlas.

İyi okumalar dilerim!

"Gözlerin gözlerime değince

felâketim olurdu ağlardım

beni sevmiyordun bilirdim

bir sevdiğin vardı duyardım."

Ona bakmak acı veriyordu.

Bu sefer benden uzakta olduğunu bilmek, çaresizliğin kollarımı kelepçelemesi gibiydi. Bu sefer, bana bakıp gülümsemesini beklemek ve o sırada kalbimin ona ayak uydurup heyecanla göğsümü teklememesini beklemek olmayacak bir dua için Tanrı'ya dil dökmek gibiydi.

Ona bakmak öldürüyordu.

İki hafta önce, az daha benimle sevişecek olan adamın şimdi beni tanımıyormuş gibi gözlerini benim gözlerimden çekiyor olması, beni yiyip bitiren bir kansere dönüşmüştü.

Ona bakmak, beni pişmanlığın derin sularında en dibe batırıyordu.

Her şey, nasıl bu hale gelebilmişti?

Bundan iki ay öncesine yaşayan Dünya, onunla cehennemin yedi kat dibine kadar giderdi belki. Atlas yanında olduğu sürece, hiçbir şeyden korkmazdı çünkü o. Atlas Alaskar tarafından yerle bir edilmekten onur duyardı. İçinde büyüttüğü çocukluk aşkı sırf ona baktığı için o gece gülümseyerek uyurdu geçmişin derinliklerinde yere çökmüş Dünya. Ama bu...Şimdi ki....

Benimle gel demişti bana. Elimden tutmak istediğini söylemişti. Onunla olmam gerektiğine nihayet o da inanmıştı. Ama ben yapamam demiştim. Küçük bedenim hemen onun altındayken ve göz yaşlarım, yüzümü ıslatırken yapamam demiştim. Sırf bu sefer masalın sonunu bildiğim için, ona hayır demeyi tercih etmiştim.

Çünkü bir daha terk edilmeye dayanamazdım.

Kalbim öyle bir haldeydi ki artık parçalarının nereye gittiğini bile bilmiyordum. Bildiğim tek bir şey, bir daha benden gitmesine dayanamayacağımdı. Ben öyle güçlü değildim. Onu tekrar kaybedersem, kaybettiğim tek şey Atlas olmazdı.

Bana ne kadar seni terk etmeyeceğim dese de, yapacağını bilecek kadar iyi tanıyordum onu. Aşkım, gözlerim önündeki bencilliği görmemi engellemiyordu.

O, bencil bir adamdı.

Aşık olduğum adam benim mutluluktan kaçtığım gibi acıdan kaçıyordu. Canının acıyacağını fark ettiği an, geri de neyi bıraktığını bilmeden yok oluveriyordu bir anda. Böylece ben acıyı ikimiz yerine de çekiyor ve onu bekliyordum. O kollarında bir ton mutlulukla yanıma dönerken ben acıyı yeni göndermiş oluyordum bedenimden.

Sonra...Sonramız olmuyordu genellikle. Bizim hayatımız tekrardan ibaretti. Vedalar, terk edişler, söylenmemiş sözler ve niceleri. Bizim yaptığımız tek şey sık sık tekrarı verilen bir oyunu oynamaktı.

Yumruğum yanağıma dayalı bir biçimde kafeteryada onu izlerken, lisedeki hallerime dönmüştüm.

Umutsuzca beni görmesini, kolları arasına almasını ve kısa bir rüya görmeyi bekliyordum.

Atilla hocayla konuşuyordu hemen karşımda. Hararetli bir biçimde onun dediklerini dinliyor, arada bir gülüyor fakat bakışlarını asla bana çevirmiyordu. Ve ben yapabileceğim en büyük çocukluğu da yaparak, kırk yaşındaki adamı kıskanıyordum.

OKYANUS KADAR MAVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin