1.BÖLÜM

37.9K 1.8K 101
                                    

Önümdeki çorbadan bir kaşık daha alırken karşımdaki Ceyda'nın yalanlarını dinlemeye devam ediyordum.

Keşke yemeğe davet ettiklerinde bu aptalı hesaba katmış olsaydım.

Ayda bir davet ettikleri yemeklerin amacını çoktan anlamama rağmen hep aynı hatayı yapıyordum.

Sırf babamı görmek ve belki biraz da olsa beni merak ediyordur diye geliyordum.

Her geldiğimde sessizce yemeğimi yiyip evime dönmekten başka bir şey olmuyordu. Beni merak etmesini geçtim ağzını açmadan rahatsızlığını belli ediyordu.

Benden rahatsızdı, onun hatasının bedeli olduğumu düşünüyordu. Bunu defalarca yüzüme söylemesine rağmen burada yüzsüzce ondan ilgi bekliyordum.

İçimdeki küçük kızı bir türlü durduramıyordum.

Yıllarca ailesine yaranmaya çalışan küçük kız sadece küçücük bir ilgi bekliyordu.

Bıkkınlıkla kafamı kaldırarak masanın başında oturan adama baktım, babama.

Bana karşı takındığı o umursamaz kimliği Ceyda'ya karşı ilgili babaya dönüşüyordu. Anlattıklarını büyük bir ilgiyle dinlerken yemeğini yemeye devam ediyordu.

Kafamı sağa çevirerek Asu hanıma baktım.

Bana baktığında gözlerindeki o iğrenç bakışları babam bir türlü görmüyordu. Birkaç kez bana el kaldırmasına rağmen babam bana inanmamıştı.

İlgi görmek isteyen şımarık bir kız çocuğundan başka bir şey değildim ona göre.

Asu hanım kızını can kulağıyla dinlerken bir eli karnında diğer çocuğunu seviyordu. Bana canavar olan kadının kendi çocuklarına bir melek olmasını aklım almıyordu.

Annelik sadece doğurmayla mı oluyordu.

Kendi annemi düşündüm, deli olan ve beni öldürmeye çalışan annemi. Yaşadıklarının sorumluluğunu bana yükleyecek kadar bencil olan annemi düşündüm.

Asu hanım bir yerde haklıydı. Beni kendi annem sevmemişti, o mu sevecekti.

Ben böyle düşüncelere dalmışken babamın bana seslendiğini yeni fark ediyordum.

"Efendim baba?"

Bana yine o umursamaz gözlerini dikmişti. Demin Ceyda'ya bakan ilgili baba gitmiş sanki bir yabancıya bakan adam gelmişti.

Onun umursamaz bakışlarının altında ezilmekten sıkılmıştım.

Şaşırmamam, kırılmamam gerekiyordu ama şu lanet olasıca kalbime söz geçiremiyordum. Bana bir kez bile Eflin dememişti mesela.

Onun için sadece Süveydaydım. Kalbinde oluşan kara leke, günahların en büyüğü.

"Süveyda haberin vardır diye düşünüyorum ama yine de söylemek istedim. Bugün hastaneden aradılar, annen tekrar intihara kalkışmış."

Söyledikleri masada konuşan gereksiz ve annesinin dikkatini çekmişti.

Onların en sevdiği konulardı. Bir insanın acısıyla tatmin olan insanlardı onlar.

"Hakan ne demek seni aradılar, o kadınla bir işinin kalmadığını söylemedin mi?"

Tiz sesiyle babama çemkirirken babam olağanüstü bir sabırla ona döndü, bakışları anında yumuşarken zorlukla yutkundum.

Bu ağırdı bana bakarken o umursamaz boş ifadesi eşine ve kızına döndüğünde hep bir anlam kazanıyordu.

Konu bizden yine onlara geçmişti. Biz hiçbir zaman olmamalıydık.

Beni çağırmasının amacı da buydu zaten. Bu masadaki yerimi bildirmek, kimsesizliğimden vurmak.

Önümdeki su bardağını elim titreyerek aldım, sakin olmalı ve anda kalmalıydım.

"Asu, hayatım kaç kere söyleyeceğim o benim umurumda değil. Süveyda arada olduğu için bana ulaşıyorlar."

Babamın açıklamasının devamını duymamak için hızlıca ayağa kalktım, kalkarken önümdeki masa titremişti.

Tüm dikkati üstüme çektiğimde ellerimi yumruk yapmıştım.

"İzninizle benim artık gitmem gerekiyor."

Sesimin titrememesine dikkat ederek devam ettim.

"Bu olaya artık karışma baba, Asu hanım haklı."

Derin bir nefes alarak konuyu kapatmaya çalıştım.

"Benim haberim vardı, doktorundan bizzat sana ulaşmamasını istemiştim. Bir daha böyle bir şey olmaz kusura bakmayın, iyi geceler."

Ellerimin titremesi devam ederken sakince o odadan uzaklaştım, dış kapıyı kapatıp yere çöktüm.

Biraz bekledikten sonra yüzümde acı bir tebessüm oluştu.

Ne bekliyordum ki gelip hesap sormasını mı ya da bu saatte tek gitme demesini mi.

Ayağa kalkarak sarsak adımlarla bahçeden çıktım.

Zoruma gidiyordu, kalbine kendi kanından olmayan birini almayı başarırken bizzat kendi kanından olan beni almayışı cidden zoruma gidiyordu.

Adımlarım farkına varmadan beni sahile getirdiğinde kayalıklara doğru ilerledim.

Evet Süveyda tekrar hak ettiğin yerdesin, olman gereken yerde. Ne demişti annen.

"Sen hep yalnız kalacaksın, doğumun kara bir lekeydi ölümün de öyle olacak."

Kafamı gökyüzüne kaldırarak yıldızlara fısıldadım.

"Bir mucize gerek, hayata devam etmem için gerçek bir mucize gerek."

Fısıltımla beraber gözyaşlarım serbest kalmıştı, kısık bir inlemeyle yere çöktüm.

Ben sadece sevilmek istemiştim. Anne ve babasının küçük prensesi olmak istemiştim.

Onların gözünde bir hiç olmaktan başka bir şey olmamıştım. Bu çocukluğumdan beri böyleydi.

Nefes alamıyordum, insanların isminin özelliğini taşıdığını biliyordum.

İkinci ismimin özelliklerini taşımak isterdim. Süveyda'nın ağırlığı beni boğuyordu.

Yere yatarak cenin pozisyonu aldım.

Ben Süveyda Eflin, doğumumla ailemin kalbinde oluşan siyah bir leke, günahlarının bedeli.

Ben Süveyda Eflin ölümü bile yalnız olacak o kişi.

🍃

EKSİK HİKAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin