suffer, jakehoon✓

twenty-five

yarim saat olmadan atiyom harika biriyim

<<<>>>

jake

sunghoon'un dediği ile elde olmadan kalbim hızlanırken çalan zil ile ikimizin birbirine attığı bakışlara dışarıdan biri görse kahkaha atmaktan yere yapışırdı.

ben kalkıp gitmeden tekrar çalan kapı ile içeriye jungwon, riki ve sunoo dalmıştı.

hızla selam verip içeriye geçtikleri sıra şaşırmadan edememiştim.

"çüş amına koyim noluyor" jungwon hırkasını çıkardığı sıra sırıtarak elindeki siyah poşetleri göstermişti.

"yok artık nasıl aldınız onları"

sunoo "devlet sırrı" diyip güldüğü an jungwon göz devirmişti.

"riki saçını siyaha boyatınca bi 5 yaş büyüdü diye yaş sormadan aldık"

poşetin içine baktığımda bir sürü bira ve abur cubur vardı.

"e neden haber vermeden geldiniz ki?"

"annen bugün memleketinize gidecekmiş aslında seni aramış ama ulaşamayınca sen en son ders çalışacağım dediğin için görmeyeceğini düşünmüş" riki açıklamasını yaparken sunoo da "o yüzden beni aradı eve gidin eğlenin istediğiniz gibi dedi. biz de hemen geldik."

"ve gerçekten o telefona bakmayacaksan neden var?" jungwon'un sitemi haklı olsa da kendimi korumaya geçmiştim. yoksa üçü birden beni haşlarlardı. "gerçekten duymadı-"

benim sözümü kesen sunghoon'un balkondan içeriye gelip herkese selam vermesiydi. ben onun burada olduğunu unutmuştum.

"haha jake arkadaşım neden haber vermedin sunghoon'un evde olduğunu" jungwon sırtıma vururken konuşmuştu.

dudağımı dişlerimin arasına alıp çekiştirirken imalı gözleri ile göz devirmemek için kendimi zor tutuyordum.

eğer göz devirirsem onu açıklamaya yapacak kadar bile önemsemediğimi düşünebilirdi.

aman ne düşüncelisin jakeu

içi sesimi umursamayıp açıklama yapacaktım ki sunghoon'un "dudağını daha fazla çekiştirme" demesi ile odağım bozulmuştu.

"ee jake" jungwon sorarcasına baktığında riki bizi dinlerken biraları dolaba yerleştiriyordu.

"sunghoon benim sevgilim"