her şeyi bölüm sonuna sakladım, oraya bakın lütfenSoobin'in anlatımından
Dudaklarımın üzerindeki dudaklara daha fazla dayanamayarak geri çekilmesi adına alt dudağını sert bir şekilde ısırdım. Aptal çocuk bunu yanlış anlayarak iyice üzerime geldi ve kendini bana sürtmeye başladı. Takıntılı kişilerle uğraşmayı bırakmam gerekiyordu.
Daha fazla ergen çekemeyeceğimi anlayarak omuzlarından tutup dar tuvalet kabininde olabildiğince kendimden uzak bir yere ittirdim. İlaçlarımı alır almaz geldiğim tuvalette bir hafta önce ailesi zoruyla hastaneye kayıt yaptıran çocukla karşılaşmıştık ve durum böyleydi işte. Yine çocuk berbattı ve bu kafayla onu çekemezdim.
Kilitlediğimiz kapıyı açıp direkt ellerimi yıkamaya başladım. Arkamdan sızlanmaya başlayan beden umrumda bile değildi, iki dakika içinde istediği şekilde birinin altında olacağından emindim. Beni ilgilendiren noktası o kişinin ben olmayacağımdı. Peçete arayışına girmeyip beyaz tişörtümde gezdirdim ellerimi. Bu sırada altındaki şişlikten dolayı zar zor yanıma gelen beden sinirli bir şekilde karşıma dikilmişti. "Tanrım! Zor durumdayım Choi!" dediği an gözlerimi devirdim. Şu an onu kullandığı soyadı yüzünden bile dövebilirdim, umrumda bile olmazdı. Başımı belaya sokmak istemediğim için bu seçeneği eleyip yan tarafından geçmeye çalıştım.
Çalışmakla kaldım çünkü sağ bileğime sıkıca sarılan el ve dudaklarıma yapışan dudaklarla olduğum yerde kaldım.
İşte bu hiç iyi olmamıştı.
Sağ elim saçlarını sol elim ise bileğimi tutan kolunu bulduğunda, bedenini yan tarafımızdaki duvara yapıştırdım. Sol gözümden düşen damlaya lanetler okurken saçlarındaki elimle kafasını geriye çekip suratını duvara çarptım. Kanım kaynıyordu. Bana benim iznim olmadan dokunmuştu ve şu an onu burada öldürmemem için hiçbir sebep yoktu.
Burnundan geldiğini düşündüğüm ses ve ağlamalarını dinlemezken kendime doğru çevirdim sağ kolunu. Acıdan dizleri üzerine düşecek gibi olduğunda son kez sertçe sıktım, bir bağırış daha yükseldi. Ne olacağını umursamadan yere bıraktığım bedeni acı içinde kıvranırken arkamda kalan çeşmeye yöneldim tekrardan. İçeriye birilerinin geleceğini bildiğimden seri hareketlerle önce ellerimi sonra da yüzümü yıkayarak çeşmeyi kapattım. Aynadan gördüğüm kadarıyla kabarmış saçlarımı düzeltmek amacıyla havaya kalkan elim, yerdeki şerefsizin adımı bağırmasıyla eski yerini aldı.
Adımı bilmesi iyi olmazdı.
Kapıyı kontrol ederek yanına gittim. Bu çocuğu acilen halledip buradan gitmeliydim. Yüzüne doğru eğildiğimde bir kez daha adımla seslendi. Kaşlarımı havaya kaldırıp başımı iki yana salladım. "Adımı biliyor musun?" Burnundan yayılan kanlar tüm yüzünü kaplarken estetiğe ihtiyacı olacağını düşündüm bir an. Kafasını onaylar bir şekilde salladığında gülümsedim. Sağ ayağımı göğsünün üzerine bastırarak biraz daha eğildim. "Yanlış cevap, Minho. Şimdi sana bir kez daha soracağım ve bana doğru cevabı vereceksin. Anlaştık mı?" Bağırışları sesi kısıldığından dolayı pek fazla duyulmasa da her an başıma bela olabilirdi.
Bu yüzden geriye çekildim ve tekrardan sordum.
"Adımı biliyor musun?"
Ve bu sefer iki tarafa doğru salladı kafasını.
Ona aferin dedikten sonra geri çekildim. Yarım saat sonra tüm hastalar yemek yemesi için çağrılacaktı ve tuvaletler, herhangi bir hastanın saklanma ihtimaline karşın kontrol edilecekti. Kapıya doğru ilerlerken yerdeki bedene son kez baktım. Zavallı doktorum çabalarının böyle bir şeye dönüştüğünü görse kahrından önce beni sonra da kendisini öldürürdü sanırım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SLIDE • beomjun
Random"Cennet mi? Oraya gitmek istediğimi sanmıyorum. Sen ister miydin?" Ayağa kalktım ve üzerimdeki yalandan tozları temizledim. Cehennem içinde cenneti yaşatıyorsun zaten diyemedim. 'Olabilir.' anlamda kafamı salladığımda yüzüme dikti gözlerini. Neden...