1. Bölüm

3.6K 263 177
                                    


"Güz, geliyor musun?

"Geliyorum," deyip gözlerimin gördüğü en güzel görüntü olan Mostar Köprüsü'ne son bir bakış daha attım. Hayatım boyunca çok gezme fırsatım olmadı. Ailem gezme konusunda çok istekli değildi. Bizim tatil anlayışımız her bayramda memleketimiz Erzincan'a gidip gelmek olmuştu. O nedenle çok farklı yerler, şehirler görme fırsatım olmadı. Ta ki hayatımın en büyük değişikliğini yapmamı sağlayan tekvandoya başlayana dek. Çocukluğumdan beri yaptığım bu spor beni her yönden geliştirmekle kalmayıp bir de dünyayı tanımama sebep olmuştu. Katıldığım yurtiçi ve yurtdışı turnuvalarda hep gezmek için fazladan bir günümüz olurdu. Ekipte bu boş günü turistik yerleri gezmek için kullanan az sayıda kişiden biriydim. Çoğunluk otelde dinlenirken ben birkaç kişiyle çevrede görülmeye değer yerlere giderdim. Mostar son durağımızdı. Osmanlı'dan kalma önemli bir eser oluşu onu gururla izlememe sebep olmuştu. Muhteşem mimarisi ve heybeti ile gelenleri karşılıyordu. Tarihindeki ihtişamlı zamanların hatrına kötü günlere direnmiş ve bugüne kadar gelmişti.

"Çok güzel değil mi?" diyerek arkama bakarak yürümeye devam ettim. Ahsen koluma girdi çünkü beni çekmese Mostar'ı izlemeye devam edebilirdim. Onun dürtmesiyle önüme döndüm. Bosna'daki turnuvaya kulüp olarak çok sayıda sporcu ile katılmıştık. Hepimiz için çok önemliydi. Aylardır çalışmanın sonucunda iyi bir başarıya ulaşmak ise bütün zorluklara değmişti. Buradan madalya ile dönememiştim ancak çeyrek finale kadar çıkmış olmak bile önemliydi. Dönünce çalışmalara daha sıkı devam edecektik çünkü önümüzde Türkiye ve Dünya şampiyonası vardı. İki çalışma arasındaki bu mola çok iyi gelmişti.

"Akşam etkinliğe gitmek zorunda mıyız?"

"Sevgili Güz, her turnuvanın ardından bu soruyu sormak zorunda mısın?" diyerek gözlerini devirerek bana baktı. Normalde bu tarz bakışların sahibi benimdir ancak üzüm üzüme baka baka kararırdı ve Ahsen zaman içerisinde biraz bana benzemişti.

Omuzlarımı silktim. "Çünkü gitmek istemiyorum. Turnuvalarda yeterince insanla yüz yüze geliyorum zaten. Bir de tanışma etkinliğine katılmak eziyet gibi geliyor."

Zoraki bir gülümsemeyle yüzüme baktı. "İnsanları bu kadar seviyor oluşun gözlerimi yaşartıyor. Bazen beni sevdiğin için bile şaşırıyorum."

Ahsen ile arkadaşlığım çoğu zaman beni de şaşırtıyordu. Onun kötülüğünden değil elbette, dünya tatlısı, cıvıl cıvıl bir insandır. Onu sevmek kolaydır. Problem bendeydi, ben insan sevmezdim. Ne kadar az insanla muhatap olursam o kadar iyiydi benim için. Kalabalık ortamlardan uzak durduğum için çok fazla arkadaşım olmadı. Ahsen'le de gerçek anlamda bir dövüşün ortasında tanışmıştık. Tekvandoya başladığım ilk günlerde hocam beni tecrübeli olduğu için Ahsen ile eşleştirmişti. O beni güler yüzle karşılamıştı ancak ben mutsuzdum. Çünkü çok stresliydim ve aynı yaşta olduğumuz için onun bana öğretecek olmasını gururuma yedirememiştim. Ancak Ahsen bir hafta boyunca her yerimin ağrımasına sebep olacak hareketleri gösterdikten sonra ona içten içe saygı duymaya başladım. O benimle arkadaşlık etmeye çalışıyordu ancak buna izin vermiyordum. Kafamı tekvando harici hiçbir şeye veremezdim, ne kadar kısa zamanda çok şey öğrenirsem benim için o kadar önemliydi.

"Bence bunun tam tersi daha çok geçerli. Bana katlandığın için dünyanın en efsane insanı olabilirsin." Kolumu omzuna atıp sıkıca sardım. Ahsen bunu yapabildiğim nadir insanlardandı. Gülümseyerek bana sarıldı. "Bugün sevecenliğin üstünde bakıyorum da. Başımıza taş yağacak diye korkuyorum. Ya da döndüğümüzde bir hafta boyunca herkesle iletişimi kesecekmişsin gibi hissediyorum. Yapmadığın şey değil çünkü."

"Ortalıkta bir sevecenlik varsa bana denk gelmiş olması imkânsız," Tertemiz havayı içime çektim. "Kendimi özgür hissediyorum, ondandır."

Birkaç saniye yüzüme bakıp gülümsedi. Birbirimizi herkesten çok tanıdığımız için konuşmamıza gerek kalmadı. Çünkü zihninde söylediklerini duyuyordum ve o da benim vereceğim cevabı biliyordu.

Beni Sen İnandırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin