2

487 67 35
                                    

"Bırakın beni hemen." Genç ateş perisinin verdiği emir koca sarayın efendisinin muhafızlarının sadece onu daha sıkı tutmalarına neden olmuştu. Ah o bir esirdi neden bu kadar çabalıyorduki efendilerinin evinden koca sarayından kaçabileceğini mi düşünüyordu? Çok yanlış yapıyordu. Ateş perisi olduğundan dolayı esir alındığından beri muhafızların bir yerlerini yakmaya çalışmıştı. Öncelikle ellerini yakmaya çalışmıştı ama hiçbir faydası yoktu. Ellerinin bir köşesi biraz siyahlaşıyor kısa bir duman çıkıyordu. Muhafızlar ise hiçbir şey olmamış gibi aynı sıkılıkla esiri tutmaya devam ediyorlardı. Ateş perisi düşündü, eğer bu muhafızlar bile bu kadar güçlüyse efendileri kim bilir ne kadar güçlüdür. Biraz, azıcık, minicik bir korku geçti içinden. Evet evet minicik.

Nasıl hiçbir şey olmazdı bu yaratıklara anlayamıyordu. Oysa kendisi dört elementten en güçlüsünün, ateşin perisiydi. Gözünün önüne gelen açık turuncu saçlarını bir kafa hareketiyle savurdu. Sinirden kaşları iyice çatılmış, kulaklarından minik alevler fırlıyordu. Hiçbir şey yapmamasına rağmen onu sarayın yakınlarında tutup buralara kadar getirmişlerdi. Tamam belki biraz büyük bir ateş yakmış ve sürgün edildiği topraklara kaçıncı olduğunu saymadan girmişti ama zaten ateşi hemen kontrolü altına almıştı ve söndürmüştü. Sanıyordu ki sarayın yakınlarında olduğu için muhafızların götleri tutuşmuş buraya kadar getirmişlerdi.

Sol kolunu tutan muhafıza, "Eğer beni bırakırsan seni memnun ederim yakışıklı." Dilini dudaklarında gezdirerek söylemişti. Aklından da şunu geçiriyordu: seni memnun etmek mi ah evet evet götüne ateş topları filan yollarım.

Kullandığı kelimeler ve baştan çıkarıcı hareketi sol kolunu tutan muhafızı gram etkilememişti. Tamam biraz etkilenmişti ama o sadık bir muhafızdı, efendisinin köpeği olarak görüyordu kendini. Öyleydi de. Efendisi ne derse onu yapar ne yaparsa onu takip ederdi. Hayatını ona adamak gibi bir şey.

Ateş perisi planının işe yaramadığını görünce daha bir sinirlendi. Bu plan her defasında iş görüyordu şimdi bir ahmağın -ona göre bir ahmağın- bunu yememesi gururuna dokunuyordu. Kulaklarından çıkan alevler burnundan da çıkmaya başladığında artık ciddi manada patlamaya hazır bir bombaydı.

Sarayın uzun koridorlarını geçip giderken sakinleşmek amacıyla uzun duvarlarda duran gaz lambaları, çerçeveleri, büyük büyük kapıları ve işlemeli zemini izlemeye başladı. Şu yüce efendiyi ciddi anlamda merak ediyordu.

Büyük bir kapının önüne geldiklerinde muhafızlardan birisi kapıdaki muhafıza işaret vermiş ve kapıyı açmasını istemişti. İçerden de izin gelince yine kollarından tutularak içeri sürüklenmişti. Tam büyük salonun ortasına itildiğinde bu iri yarı yaratıklar yüzünden yere düşmüştü. Bir küfür savurdu. Herkesin duyacağı şekilde.

"Efendim. Bu ateş perisini sarayın yakınlarında, ormanda alevleri etrafa saçarken gördük. Üstelik kendisi ülkesinden sürgün edilmiş bir peri." Saygıyla eğilip konuşmak için  efendisinin iznini aldıktan sonra sanki küçük bir çocuğu şikayet ediyormuş gibi efendisine şikayet etmişti.

Daha yeni yeni bütün peri aleminin ve daha birçok yaratığın hükümdarı olan büyük efendi, babasının hastalığına katlanamayıp yaşlı kralı öldürdükten sonra tahta geçmiş bu diyarın gözde kralı, efendisi olmuştu. Zaten babası ölmeden önce de bütün herşeyle kendisi ilgilendiği için halkın gözdesiydi. O her zaman büyük efendileriydi halkın. Babasını öldürdükten sonra kuralları çiğnememek adına bir kadınla evlenmişti. Bu mecburi bir kuraldı. Eğer krallık için bir varis doğuracak eşi olmazsa kral olamazdı. Aslında bu hükümdar bir varise gerek olmadığını düşünüyordu çünkü kendisi güçtü büyük bir güçtü. Yıllar boyu yaşayan perilerin hastalanıp ölmesi bir ihtimaldi evet ama o hastalanıp ölecek türden bir peri hükümdarı değildi. Çok güçlüydü dört büyük elementin dördünün gücüne de sahipti. Kudretli ve yenilmez bir erkekti.

Options / Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin