❝uğultulu rüzgarlarla gelen kokun burnuma, ruhumu titretiyor inceden.❞
(pygmalion ve galatea'nın hikayesinden esinlenilmiştir.)
for hymnformerlin ♡
↯030622
art credit; @N_S_Egg on twitter.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
üzeri büyük yapraklı lotus çiçekleriyle kaplı suların sessizce dinlendiği, durgun ve bir o kadar da hoş bir gündü. altın saatlerde güneş etrafa hoş bir sıcaklık yayıyor, baharın geçip gitmesine günler kaldığını haber ediyordu. ve alatus vigilant, bu güzel günde malikanesinin beş renkli huanglong havuzlarına bakan kesiminin bir odasında oolong çayını yudumluyordu.
geniş odanın bir köşesinde yer alan plakta kısık tınılı bir melodi çalarken, yan odadan hizmetçilerin mırıltıları duyulabiliyordu. dünya etrafında usulca dönerken onun aklı başından oldukça uzaklarda gibiydi.
"efendim," yanından gelen nazik sesle birlikte yerinde hafifçe sıçramış, yeşil gözleri hemen sesin sahibini bulmuştu.
"evet, lütfen. teşekkür ederim" alatus, yüzeyi hafifçe sert olan avuçları arasında sıkıca kavradığı fincanı kadına uzattı.
hizmetçi ılık ve güzel kokulu içeceği fincana dökerken konuşmaya girdi, "bu sabah babanızdan size bir mektup daha geldi, efendim. ne yapmamı istersiniz?"
alatus, fincanı geri alıp dudaklarına yaslamadan önce birkaç saniyeliğine kadının boştaki elinde tuttuğu koyu kırmızı bir mumla mühürlenmiş olan mektuba kaydı. kafasını anladığına dair hafifçe salladı, "ofisimdeki masaya bırakabilirsin."
"tamamdır, efendim," kadın demlikle beraber alatus'un önünde hafifçe eğilmiş ve ardından odadan çekilmişti.
alatus vigilant, liyue'nin büyük kurucusu rex lapis'in ilk ve tek oğluydu. uzun süredir birbirlerinden ayrı yaşamalarına rağmen yaşlı adam, ona bıkmak usanmak bilmeden mektuplar yazıyor ve alatus da ona yanıtlarıyla birlikte kendi yonttuğu minik heykelcikler yolluyordu. ufak melekler, minik balıklar ve daha birçoğu. rex lapis'in tüm bu minik hediyelere çok değer verdiğine ve özel bir vitrinde sakladığına emindi.
rex lapis, usta bir heykeltraş olan oğlunun acı dolu yalnızlığı ve derince içine dalmakta olduğu yoğun depresyonundan şikayetçiydi. yanına gelip onu kontrol edemese bile, alatus'un kelimeleri bir araya getirişindeki yorgunluğu anlayabiliyordu ve onun için oldukça endişeliydi.
alatus, oturduğu yerden kalktığında sanki onun için yıllar geçmiş gibi hissettirmişti. bardağının dibindeki içilmeyi unutulmuş çay soğumuş, hava kararıp ateş böcekleri wangshu inn'de etrafa tıpkı büyük bir fırçadan sıçrayan altın rengi gibi serpilmişti.
fincanını ufak sehpanın üzerine bıraktı ve ardından plağın içinde sonsuza kadar çalmakla lanetlenmiş müziği durdurdu.
odadan çıkıp ofisine doğru ilerlemeye başladığında baş hiztmetlilerinden biri olan chongyun kapının yanında beklemeyi kesmiş ve onunla birlikte odasına kadar yürümeye başlamıştı.