35 - Bölüm

122K 6.7K 14.3K
                                    

Selamünaleyküm Bebeklerim

2 Milyon olduk... :)

Bu kısa zamanda hızla iki milyon olmak beni çok mutlu etti. Daha fazla yüreğe, zihne kazınmak çok güzel bir duygu. Nice milyonlara sizler ve sizin gibi zevkle okuyacak kişilerle.

Bölüme bir ay parçası 🌙


🌘🌒


Zümra'nın Ağzından

Kahvaltımızı bahçede yapmış ve temiz havanın arasında oturmuş, çay keyfi yapıyorduk. Eniştem bir saat önce gelmiş Adar ile iş hakkında bir şeyler konuşuyordu. Gören eniştemi holding yönetiyor zanneder. Kafanı yormaya değmez enişte, ben hiç yoruyor muyum?

Yanımdaki sandalyenin çekilişi ile içtiğim çay dudaklarımın arasından dibindeki çöpleri bıraktı. Dudaklarıma gelen çay çöpleri ile hafif tükürmeye çalıştım ki, "Sofraya tükürüyor bu pekmez!" diye bağırdı Emin, Teyzemin duyması için.

Eniştem ile Adar anında bana dönerken, ben ters ters Emin'e baktım. Bu çocuk benim azar işitip, rencide olmama bayılıyor olmalıydı. Yoksa neden ispiyoncu arkadaş gibi her yaptığımı bağıra bağıra söylesin ki?

"Çayın çöpü geldi, sakat kafa!" diye çemkirdim, bardağı masaya sertçe indirerek. İyice sinirim bozulmuştu. Emin bir, arkadaşı Talha iki.

"Tamam, sakin ol. Gören de bir şey dedik zanneder," dedi Emin, sabahtan beri beni delirtmemiş gibi ukalalık yaparak. Yanıma oturunca bardağın dibindeki çöpü döküp, taze çayı doldurdu.

Emir, sallanan oyuncak atına binmiş bir ileri bir geri sallanıp duruyordu. Gözü anlık bana değince ne dercesine kafasını iki yana salladı. Ben de hiç dercesine bir bakış sergileyip gülümsedim. Emir, diğer çocuklar gibi değildi. Daha farklı ve asabiydi. Emin ile alakasız bir yapıya sahipti. Emin, komedi oyuncusu olacak karaktere sahipken Emir, sert bir abi karakterine sahipti. Küçükken böyle olan çocuk, büyüdüğünde de sert olurdu.

Bir an hiç görmediğim Adar'ın küçüklüğü yansıdı sanki gözlerimin önüne, belki de onun da çocukluğunu böyle düşündüğüm içindi. Onu hiç güler yüzlü bir surat ile hayal edemiyordum. Oysa, kendisi söylemişti, 'ben çok gülen, enerjisi bitmeyen bir çocuktum' o çocuğun gülüşünü solduranlar hiç vicdan azabı çekmemişti. Belki de onun en büyük acısı da buydu; kimsenin karşısında hesap soramaması. Ağabeyisi ile son kez ne konuşmuşlardı acaba? Sormayacaktım. Merak etsem dahi canının yanmasını istemiyordum. Hele ki şu an, böyle bir anda hiç doğru olmazdı.

"Ben, kalkayım artık." Düşüncelerimi dağıtan ses Adar'a aitti. Nereye kalkıyoru? Adar, sandalyesini geri çekince Eniştem de hızla ayaklandı.

"Biraz daha otursaydınız," dedi Eniştem, misafirperverliğini göstererek. Adar ile düşüncelerimin zıttına çabucak samimiyet kurmuşlardı. Adar, Mardin de olduğu gibi soğukkanlı değil, sohbet eden, cana yakın biri gibi davranıyordu. Aslında olan da buydu. Sadece Mardin de ağırlığını koyma gereğinde bulunuyordu.

Adar, hafif bir tebessümle karşılık verip, "Akşama geleceğiz inşallah," dedi, gözleri beni bulurken. "Biraz gelir misin, güzelim?" Kafamı sallayıp ayağa kalktım. Eniştem ile tokalaşıp Emin'e döndü, onunla da tokalaşıp masadan ayrıldı. Ben de hızla arkasından ilerledim.

Arabaların yanında durup bana döndü. "Yarın akşam kaç gibi gelip seni isteyelim, karıcım?" dedi, imalı bir sezgiyle. Karısını istemeye gelen ilk adam olarak tarihe yazalım seni Adar Kıratlı.

"Saat dokuz gibi gelin, kim kim geleceksiniz?" dedim, merakla.

"Halam, annem, bir de Fındık ile İbo. Halama getirme dedim ama dinlemedi. Çocuklar farklı bir şehir görsün diye ısrar etti. Bir de Şiwan amca," demesi ile yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Hani akrabası ölmüştü? "Miran ile Helin gelir mi bilmiyorum. Miran, ağabeyim orada kalabalık yapmamıza gerek yok dedi. Halamlar direkt bizim eve geçer zaten, Şiwan amca ile konuştuğum zaman çoktan Mardin'e dönmüştü. O da, Halamlar ile gelecek zaten."

Gecenin İzi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin