Maddi durumu yüzünden bir hayvanat bahçesinde çalışmak zorunda kalan Jeon Jeongguk, bütün çalışanlar tarafından korkulan, yanına yaklaşmaya bile bin bir cesaret gerektiren bir kaplanın bakıcılığını üstlenir. Oysa ki o kaplan 15. Yy Güney Kore Krali...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
*
Gökyüzü bulutların esiri olmuştu. Kara bulutlar çökmüş, insanların ruh haline yağmurlarını sermişti. Rüzgar, tüyleri diken diken edecek kadar sertti. Keskin soğuk çepeçevre sarıyor, kalpleriyle üşüyen insanları buzullarıyla sarıyordu. Klasik bir kış günüydü. İnsanlar kendi hallerinde, günlerini dertsiz tasasız bitirme derdindeydi.
Seul'un soğuğu küçücük çocuğun montunun kenarlarına asılıydı. Soğuktan titreyen tavşan çocuğun dudakları birbirine çarpıyor, kendi gövdesine daha cok yapışıyordu. Soğuğu sevmezdi. Ama yaz insani da değildi. O geçiş mevsimlerini seviyor, o mevsimlerde cıvıl cıvıl oluyordu. Ve şu anda da, her zamanki gibi baharı özlediğini dile getiriyordu.
Titreyen küçük bedeni ısınmak icin kendini, içinde nerdeyse kaybolduğu montuna sığdırmaya çalışıyordu. Ayakları hızlı adımlar atıyor, sıcak bir yere girme ümidiyle etrafı dolaşıyordu. İri kahverengi gözleri , hayvanat bahçesinin görevli kulübesini fark ettiğinde, dudaklarını birbirine bastırdı. Bir an önce sıcak bir yere varma isteğiyle adımlarını büyük atıyordu. Yerde olan çakıl taşlarını ayağının ucuyla tekmeliyor, bir kaç taşın çimenlerin arasında kaybolmasına neden oluyordu.
Kulübenin önüne geldiğinde hafifçe kapıyı tıklattı. Sonra ellerini kapı koluna uzatıp hafifçe eğdi. Aralanan kapıyı açtığında duyduğu cümleler ile yerinde kalakaldi.
"KAC SANTİM ULAN!"
"ASIL SENİN Kİ KAÇ SANTİM LAN! ÇIKRA GÖSTER"
"LAN OROSPU ÇOCUĞU SANA DİYORUM Kİ GEL CETVELLE ÖLÇELİM. AHA BAK DÜN KARDEŞİMİN RESİM ÇANTASININ İCİNDEN ÇALDIĞIM CETVEL! SIRF BU MUHABBETİN İCİN GİDİP ÇALDIM!" diye duyduğu gür sesle hiçbir şey anlamamıştı. Kaşlarını çatmış karşısında ki iki bedene bakıyordu. Tartışmaya öyle dalmıştılar ki onları dinleyen küçük bedeni fark edememişlerdi.
"ULAN BENİM HAŞMETLİYİ ÇIKARTTİRMA BANA ŞİMDİ" diyen beyaz saçlı olan genç, işaret parmağını havaya kaldırmış sinirle karşısında olan , kendisinden küçük bedene sallıyordu. Kaşları çatık, yüzü kasılıydı.
"Şey" diyen titrek kadife sesini karşısındaki iki bedene duyurdu Jeongguk. Anında bakışlar ona gittiğinde, utancından yanakları al al olmuştu bile. Jeongguk çekingen bir çocuktu. Bu yüzden pek arkadaşı yoktu. Kalabalık ortamdan çok, yalnız olduğu ortamlari severdi. Sadece iki Hyung'u vardı. Ve bu ,ona yetiyor, artıyordu bile.
"Ne oldu anneni mi kaybettin şeker cocuk?" diyen beyaz saçlı çocuk ona doğru adım attı. Duyduğu cümleler yüzünden iri gözlerini pörtleten çocuk, şaşkın bir nidayla beyaz saçlı adama baktı.